3 Mart 1924 devrim yasalarının mecliste kabul edilişinin 97. yıldönümüdür. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in ruhunu yansıtan üç temel yasadır. Cumhuriyet’in olmazsa olmaz yasalarıdır.

1-Din devletinin ortadan kaldırılmsı. Cumhuriyet’in laik kuruluş aşamasına geçilmesi.

2-Eğitimin birleştirilmesi (Tevhid-i Tedrisat Yasası).

3-Halifeliğin kaldırılması.

Din devletinin son bulması ile devletin teokratik yapısı da çökmüş oluyordu. Cumhuriyet’in laiklik temelinde şekillenmesi aşamasına geçiliyor. Prof. Niyazi Berkes bu süreci “Din devleti” yapılanmasına karşı “Ulus devlet”in zaferi olarak niteliyor. Ne var ki özellikle 1950’den sonra Cumhuriyet devrimlerine karşı sistemli bir saldırı olduğunu yaşayarak görüyoruz.

“Cumhuriyet 90 yıllık bir reklam arasıdır” gibi söylemleri hayretle izliyoruz.

Eğitimi çağdaş ve laik kökeninden soyutlandırarak, imamhatipleştirme gayretleri had safhadadır. Bu durum eğitim birliği yasasının ortadan kalkması demektir.

Ülkemizin aydınlanma bilgesi İlhan Selçuk; “Öğretim Düzeni Düşman Üretiyor” başlıklı yazısında “Öğretim Birliği Yasası’ bugün ‘fiilen’ rafa kaldırılmıştır...

İki türlü eğitim (akıl bilim eğitimi-dinci eğitim) iki türde insan yetiştiriyor...

Bu iki türde insan birbirine düşmanlaşıyor...Ulusal birlik yok ediliyor...Ulus ikiye ayrılıyor...” değerlendirmesinde bulunuyor.

Bu yasaların en önemlisi halifeliğin kaldırılmasıdır. Bu süreçte Mustafa Kemal’in halife olması istemi yoğun bir şekilde sürdürülüyor. O bunları kesin olarak reddediyor. “Türk ulusunun felaketlere sürüklediğine ve artık dünyada ulusalcılığa dayanan yönetim biçimlerinin geçerli olduğuna” işaret ediyor.

Bugün pek çok yerde hilafet geri gelsin söylemlerinin dillendirildiği orta çağ zihniyetine sıklıkla tanık oluyoruz. Her yerde ve koşulda din her konunun içine sokuluyor. Toplumun saf ve temiz duyguları sömürülüyor. Hilafet özlemleri tartışılmaya başlananınca, karşı çıkanlar dinsiz ilan edilecek, toplum karpuz gibi ikiye bölünecektir.

Başta İngilizler olmak üzere Avrupalı emperyalistler Osmanlı Sarayı ile birlikte ulusal kurtuluş savaşı veren yurtseverlerin üzerine hilafet ordusunu gönderdiler. Onlar değil miydi Anadolu da Sevr haritasını çizenler? Acaba İngilizler kimin hayrına hilafet kalkmasın diye etinden et koparmışçasına karşı çıkıyordu?

Padişah Vahdettin; “Allahtan sonra en çok İngilizlere güvendiğini” söylüyordu.

Ne garip oysa Mahatma Gandhi; “Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar Tanrı’yı da İngiliz’in yanında zannediyordum.” demektedir.

İktidarın yazan kalemi Abdurrahman Dilipak şöyle demişti: “Cumhurbaşkanı Erdoğan önce başkan, sonra da halife olacak”

Sayın Erdoğan’dan bu konuda ne yalanlama, ne de hayır sözcüğü duymadık.

Cumhuriyetin devrim yasalarına karşı devinimlerin doruğa çıktığı bu dönemde biz sözü yine Aydınlanma Bilgesi İlhan Selçuk’un bir deyimi ile bitirelim:

“1919-1923’e göre bugünkü çalkantı, Anadolu halkına sinek vızıltısı gibi gelir.”