Gerçek adı unutulur olmuştu, Tıkı olarak bilinirdi. Ama iyi niyetli bir komiserin taktığı "Kalender" lakabıyla hitap edilir olmuştu.
Ancak yine de kimilerinin korktuğu, kimilerinin horladığı, kimilerinin acıdığı bir kabadayıdır o.
Ama duyan, düşünen, acı çeken, kin duyan, nefret eden, seven, daha birçok insana özgü özelliği içinde saklayan bir kişiliktir o.
Belki de ifade edemediği bir itirazın onda oluşmuş, ete-kemiğe bürünmüş, Tıkı diye görünmüş kimliğidir o.
Düztaban olduğu için askere alınmamış olmanın da ezikliği ve büyük öfkesi vardır onda.
***
İşte bu nedenlerle Tıkı, bir işte çalışmak ister. Valiye çalışmak istediğini söyler. "Çalışmaya, namusumla yaşamaya, saygı görmeye karar verdim. Bana iş bul..." der.
Çimento fabrikasında iş bulunur. İşe başlar. Ama döner fırının altını meyhaneye çevirir Tıkı. Üstelik diğer işçileri de etkiler.
Çözüm olarak, fabrikanın saygın kişilerinden Necdet Usta "sen fabrikaya gelme, her aybaşında gel maaşını al" der. O da öyle yapar. Ama bir süre sonra fabrikadan ilişiği kesilir.
***

Tıkı öksüz büyümüştür. Ama komşu kızı Bediş vardır. Bediş'in alfabesi vardır, Tıkı'nın yoktur. O zaman 7 yaşındadır Tıkı. Bediş okuldan, Tıkı Bediş'ten öğrenir okumayı.
Tıkı hapisteyken Rahime Hanım, kızı Bediş'le sürekli bir şeyler yollardı. Bediş de harçlığından biriktirdiğini Tıkı'ya verirdi. Ama Tıkı kabul etmezdi.
Tıkı Bediş'i kardeşi gibi severdi.
Tıkı'nın kardeşi sanıldığından Bediş'i kimse rahatsız edemez, laf atamazdı.
Bediş büyür, gelin olur. Bediş'in düğününe, Tıkı şık bir kıyafetle gelir. Herkes şaşırır. Çünkü Tıkı hiç böyle görülmemiştir ve de böyle düşünülmemiştir.
Tıkı, hisseli bağları satıldığında Bediş için aldığı, 10 yıldır sakladığı iki bileziği Bediş'in koluna takar. Bediş bundan çok duygulanır, gözleri dolar.
Ve "Bu bilezikleri bende saklayacağım. Bir gün sen evlenirsen senin karına takacağım" der.
Tıkı, "Olur mu Bediş, olur mu? Ben onları Bediş'in diye kaç yıl sakladım biliyor musun? Hem ben evlenmem, benden koca olmaz, ben sarhoşun tekiyim. Sokakta büyümüşüm ben" der.
***
Ve Tıkı hiç evlenmeden, dünya evine girmeden, daha doğrusu hiç gün görmeden bir hastane köşesinde ölür.
Arkasından, her gün ziyaretine gelen Bediş ağlar, gözyaşı döker. Bir de anasız babasız yetim büyüyen hemşire Selvi ağlar, gözyaşı döker.
Tıkı'ya görkemli bir cenaze töreni yapılır. Ve Tıkı'nın mezar taşma;
"İlimizin efesi, sokaklarımızın süsü, Tıkı'nın ruhuna Fatiha" yazılır.
Ne yazık ki, Tıkı'nın mezarındaki bu yazı, mezar taşıyla yok olmuştur. Mozaikten yapılmış mezar çökmüş, yan yatmıştır. Mezar kayıtlarında ismi bile yoktur.
Zaten 'İzgi' ailesine "ölürsem beni size ait mezarların yanma gömün; benim kimsem yok, sizin mezarları ziyarete gelenler belki benim için de dua okur" demiştir.
Ve de öyle olmuştur.
Gönül ister ki, Sayın Belediye başkanı Muzaffer Külcü, bir dönem Çorum caddelerinin sesi, sokaklarının süsü olmuş bu kişinin mezarını yaptırsın, mezar kayıtlarına işlensin...
***
Evet, bir dönem gece ve gündüz Çorum sokaklarının sesi ve süsü olmuş Tıkı hatırlanır da arkadaşları hatırlanmaz mı? İşte onun yaşamında önemli yeri olanlardan bazıları:
-Tıkı'nın kollayıcısı, Kemal Tahir'in roman kahramanı arzuhalci Kerim.
-Tıkı'nın cezaevlerinden ihtiyaçlannı karşılayan öğretmen Şerafettin Kavaklı.
-Tıkı'nın içkisinden, yemeğinden hiçbir zaman hesap almayan lokantacı Karahacı.
-Çok samimi cezaevi arkadaşı, Karahacıyı vuran Şafak Nuri.
-Tıkı'yı bedava tıraş eden, koyu İsmet Paşacı Tıkı'yı Demokrat Partili yapmaya çalışan, ama yapamayan 'Hükümet Ahmet' namıyla biline berber Ahmet Tezel.
--Tıkı'yı yazan, Avukat ve Çorum 1 Noterliği yapmış olan İbrahim Destanoğlu.
-Çok zaman Tıkı'nın sığınak yeri olan Güpür hamamının sahibi hamamcı Enver.
-Yine Tıkı'nın kollayıcılarından 'Gizir Kazım' namıyla sağlık memuru Kazım Ecdaroğlu.
-Tıkı'nın maddi manevi koruyucusu, İstanbul Hukuk Fakültesinde son sınıfta kaldığı tek dersinden geçer not alamadığı için öğretmenini öldüren cezaevi arkadaşı Mehmet Taşkesen.
-Mahkûmların 'Baba' diye çok sevdikleri Cezaevi Müdürü Turan Kaynaroğlu.
-Davalarına bakan ve de özellikle onun bakmasını istediği Hakim Abdullah Tanyel.
-Ve 'Kara Sevda Atilla' olarak bilinen ve bu bilgilerin kaynağı olan Atilla Laçin.
***
Aslında Tıkı'nın yaşamında yer almayan Çorumlu kalmamıştır diyebiliriz.
İşte meyhane arkadaşı Hüsnü Güloğlu, gardiyan Çerkez Ahmet, öğretmen Rumi Güven, Kenan Sabuncu, Çimentodan Necdet Usta, ayakkabıcı Nedim Usta, Ahraz Fikri, Cezaevi Müdürü
Hüseyin, balatacı Hasan Usta, gardiyan Deve Salim, kebapçı Fadıl ve daha niceleri...
***
Elbette bu bilgilerin kaynağı İbrahim Destanoğlu'nun, Musa Uysal'ın Tıkı'yı anlatan kitapları ve Atilla Laçin'di. Ve de Tıkı, iki köşe yazısıyla ancak bu kadar yazılabildi.