“BEN HER ŞEYİ SATARIM!”

DDT’ci Mıstık derlermiş ona… Pazarlarda DDT satarmış… Hele yaz geldi mi? Hemen her işportacı gibi satarken de çenesine kuvvet bir şeyler anlatırmış…
Bir gün aldığı DDT yeterince etkili olmayan bir köylü şikayet edince Mıstık, “Pireyi yakalayıp güzüne sıktın mı kesin tesirlidir!” diye cevaplamasın mı? Köylü şaşkın…
Gel zaman, git zaman… Mıstık askere gitmiş. Temel eğitim sonrası içtimada sormuş Yüzbaşı bölüğe teker, teker… “Mesleğiniz nedir?” diye…
Sıra Mıstık’a gelmiş… Cevap, “Ben her şeyi satarım…”
Yüzbaşı kızmış… “Ne demek her şeyi satarım… Ne satarsın sen?
Mıstık’da cevap aynı… “Ben her şeyi satarım!…”
Bu kez iyice sinirlenen Yüzbaşı bir tokat çakmış ve sormuş, “Ne satarsın?”
Mıstık bakmış ki durum kötü dayak yiyecek… Yüzbaşıya, “Şu ayağınızın altındaki toprağı satarım…” demiş
Yüzbaşıda kızgınlıkla karışık bir şaşkınlık… “Hangi toprak?” diye demiş…
Mıstık Yüzbaşı’nın ayak bastığı toprağı kasatura ile işaretlemiş ve çıkan toprağı kâğıttan yaptığı külahlara doldururken, “Bu toprakları satarım, 15 gün de izin isterim…” demiş… ve eklemiş, “Cuma günü satacağım, sivillerimi de isterim…”
“Tamam, ulan!” demiş Yüzbaşı, “Cuma sana izin, sivilleri de vereceğim… Ama bir de satamazsan gerisini sen düşün…”
Mıstık o akşam toprağın içindeki küçük taşları ayıklamış, topaklarını bir güzel ufalayıp toz hâline getirmiş.
Cuma sabahı sivillerini giyerek çarşıya inmiş. İnmiş de Yüzbaşı da sivilleri giyerek başında bir kasket çarşıya inmiş…
Öğle ezanı okununca Mıstık camiye doğru yürümüş… Yüzbaşı da ona belli etmeden peşinde…
Cemaat namaz için camiye girince Mıstık kapının önünde dikilmeye başlamış. Namaz bitip de cemaat çıkarken yere bağdaş kurup oturarak başlamış bağırmaya…
“Ey cemaat-i müslimin mübarek topraklardan geldi bunlar… Peygamber efendimizin toprağı… Her derde şifa… Baş ağrısına, kısırlığa, basura, karın ağrısına…” İşini bilen bir işportacı olarak satışa başlamış… Küçük külahlara koyduğu toprakları tez zamanda satmış. Tam kalkıp gidecekken Yüzbaşı tepesinde bitmiş… Yüzünde giderek büyüyen bir şaşkınlık ve yenilginin verdiği öfkenin acısı…
Mıstık, “Yüzbaşım” demiş 15 gün izin kâğıdımı isterim… Yol paramı da topladım…”