Kuru fasulye ve pilav…

İbrahim Gösterir’in “Çorum Halk Kültüründe Gülmece” adlı kitabını okurken belleğin kuytuları dalgalandı… (Kültür Ajansı Yayınları, Ankara, 28 Mart 2016)
Sohbetlerde dinlediklerim sözden yazıya geçme umuduyla kanatlandı… İsmail Özkahraman, Abdullah Ercan ve İsmet Çenesiz ile yaptığımız sohbetler… Günlük tutmamanın getirdiği hüzün derin bir acı şimdi… Nükte ve şakaları yazmak ve bırakmak usulca sularına zamanın… Sözün zamana karşı direnmesi harflerle …
KURU FASULYE VE PİLAV…
İhtimal 1960’lı yıllar… Çorum’un Ortaköy İlçesine atanan bir öğretmen ilk iş gününde öğle yemeği için kasabanın tek lokantasına gider. Gelen garson esnaf lokantalarında sıklıkla yapıldığı gibi inanılmaz bir hızla yemekleri sayar…
“Tas kebap, taze fasulye, musakka, bamya, kuru fasulye, pilav, cacık, revani…”
Karnı iyice açıkmış öğretmen hızlıca düşünüp, “Tas kebap” der…
Mutfağa gidip dönen garson üzgün bir ses tonuyla “Tas kebap kalmamış… Ben size bir kuru fasulye, pilav vereyim…” der…
Midesindeki gurultu artan öğretmen başka ne yemekler vardı?” diye sorar… Garson aynı hızda yemek listesini sayar…
Öğretmen bu defa musakka ister…
Mutfağa giden garson yine üzgün bir sesle, “Musakka kalmamış… Ben size bir kuru fasulye, pilav vereyim…” der…
Öğretmen yine yemekleri sorar ve bu kez de taze fasulye ister…
Garson aynı sahneyi yineler… “Taze fasulye kalmamış… Ben size kuru fasulye, pilav vereyim…”
Öğretmen çaresiz kuru fasulye ve pilava razı olmuştur. Ama yan masalardaki müşterilerin yüzündeki muzip gülümseme de dikkatinden kaçmaz…
Yan masaların birindeki müşteri seslenir. “Arkadaş sen Ortaköy’de yenisin anlaşılan…”
“Evet” der öğretmen “Bugün göreve başladım… Öğretmenim…”
“Belli oluyor…” der yan masadaki müşteri… “Bu lokantada sadece kuru fasulye ve pilav vardır. Ama gel gör ki garson her yeni gelen müşteriye sana oynadığı bu tiyatroyu mutlaka yapar…”