SARAY GÖRKEMLİ, AMA KRALİYET AİLESİ
ŞEHİR DIŞINDA MÜTEVAZI BİR EVDE KALIYOR

Gezimizin 6. günü 1 Mayıs sabahı, Sevilla’daki kaldığımız Hotel Macarena’dan ayrılarak, yine otobüsümüzle 1.5 saatlik bir yolculuktan sonra Cordoba’ya ulaştık.
Cordoba, Endülüs Emevi Devletinin başkentliğini yapmış. Şimdi nüfusu 400 bin. Burada Arap Mahallesi, Musevi Mahallesi var. Dar ve yalnız sokakları ile eski tarihi dokusunu korumuş.
İspanyollar şimdi yüzde yüz katolikmiş. Protestanlığın gelişmesine izin verilmemiş.
Cordoba’nın en önemli gelir kaynağı turizm. Sevilla’dan bu kente doğru gelirken, arazi yapısının değişmeye başladığı, bahçelerin yerini yer yer bizim İç Anadolu’daki kıraç görünümlü tarım arazilerinin aldığı görülüyordu.
Cordoba’nın en ilginç yapısı Cordoba Katedrali idi. Burası Emevilerin en büyük camisi olarak 785-787’de yapılmış. 1236’da katedrale çevrilmiş.1700 metrekare alana oturuyor. 1000 sütunu varmış. Sütunlar farklı renklerde. Her renk ayrı bir dönemi simgeliyormuş. Cami iken halı ile kaplı imiş. Şimdi zemin taş. Muhteşem bir yapı. Cami iken 25 bin kişi alıyormuş. Şimdi ibadet alanları küçük. Diğer bölümler turistlere açılmış.
Duvarlar, dev boyutta tablolar, sayılarca heykeller, dini panolarla kaplı idi. 775 yıldır katedral olarak ibadete açıkmış.
Katedral çevresindeki dükkanlarda 1 saatlik serbest zamandan sonra öğleyin yola çıkıp ancak akşam üzeri Madrid’de olabilmiştik.
İki gece kalacağımız Madrid’in Norte meydanındaki “Florida Norte Hotel”e valizlerimizi bırakıp yaya olarak şehir turuna başlamıştık yine. (Bu arada otellerimiz 4-5 yıldızlı olduğundan rahat ve temizdi. Hiç olmazsa gündüzün yorgunluğunu gece giderebiliyorduk.)
Yaya olarak şehir turumuz otelimize 15 dakika mesafedeki Servantes Parkı ile başladı. Parkın ortasında oldukça büyük bir anıt ve anıtın önünde İspanyolların bu ünlü edebiyatçısı ile en ünlü eserinin kahramanları Don Kişot ve uşağının tunç heykelleri yer alıyordu.
Madrid İspanya’nın başkenti ve konum olarak ülkenin ortasında. 5 milyonluk, fazla bir özelliği olmayan modern görünümlü bir kent. Bazıları Ankara’ya benzetiyormuş.
Ülkenin dolaştığımız diğer kentlerine göre caddelerinin, sokaklarının pek de temiz olmadığını gözlemledik. Belki bunda 1 ve 2 Mayıs’ın işçi bayramı olmasının, kalabalıktan dolayı kirlenmesinin rolü olabilir.
Servantes Parkından bir köprü ile Kraliyet Sarayı’na ulaşılıyordu. Süslü, beyaz ve görkemli bir yapı. (2000 odası olduğu söyleniyor) Kraliyet ailesi burada oturmuyormuş. Şehrin dışında daha mütevazı bir konutta oturuyorlar, önemli konuklarını burada ağırlıyorlarmış.
Sarayın karşısındaki parkta 8.yüzyıldan 15. yüzyıla kadar olan kralların heykelleri sıralanmıştı. Parkın diğer yanında opera binasının devamında Cal de Arena Caddesi ile Puerto Del Sol (güneşin kapısı) Meydanına çıkılıyor.
Bu parktan itibaren bugünün 1 Mayıs İşçi Bayramı olması nedeniyle caddelerde ve bizim Taksim Meydanı gibi bir işlevi olduğu anlaşılan Puerto Del Sol Meydanında yoğun bir kalabalık vardı. Öyle ki gezi boyunca dolaştığımız şehirlerde çok az yerli halka rastladığımız için, sanki oradakilerin tümü bu caddelere ve meydana toplanmış gibiydi.
Puerto Del Sol Meydanı şehrin ana merkezinde imiş. Bütün yollar buraya çıkıyormuş.
Yürüdüğümüz caddenin sağından Plaza Mayor’a çıktık. Burası da dört tarafı üç katlı binalarla çevrilmiş bir hayli geniş bir meydandı. Ortada Kral Fernandez’in at üstünde heykeli bulunuyor. Bu binaların üst katlarında konut ve alt katlarında ise hediyelik eşya satan dükkanlar yer alıyordu. Bayramdan dolayı meydan çok kalabalıktı. Akşam yemeğimizi, yürüyerek otelimize dönmeden önce burada yemek dinlendirici oldu doğrusu.
(SÜRECEK)

Cordoba’da camiden çevrilen Katedral’in evvelce minare olan çan kulesi…Ve katedralin içi…

Madrid Servantes Parkında... Ali Özkubat ve Semra Çöplü, Madrid’de kıyafet partisi yapan kızlarla.

Madrid’de İspanya Kraliyet Sarayı.