Bağ bozumu bağa gelmekle başlar, üzümler kesilip şınavat iyice doluncaya kadar devam ederdi. Bağ bozumuna gelen kızların her biri bir ‘karığa’ girer, delikanlılar da büyük örme sepetleri kızların yanına taşırdı. Kızlar ellerindeki kemik saplı keskin çakı bıçakları ile Gelin Parmağı, Çavuş, Ahmet Bey, Çatal Kara, Oluk Dolduran... üzümlerini keser, yanındaki sepetlere doldururlardı. Kızlar kızarmış üzüm salkımlarını gördükçe “Kınalı keklik kanadını sürmüş” diye söylenirdi.


Oluk Dolduran Kara Üzümler.
 
Zaman ilerleyince, birisi, bağ ve üzümle ilgili bir mani söyler, bunun arkasından, aşıkların atışmaları gibi, karşılıklı mani atışması olur, bir ‘karık’daki kızdan diğer karıkdaki kıza gönderme yapılırdı. Bu atışmalardan, sepetleri taşıyan bekar delikanlılar da nasibini alırdı. Ayrıca sesi güzel delikanlılar söyledikleri türkülerle bağ bozumuna renk katardı.
Söylenen maniler çoğunlukla bağ ve üzüm üzerine söylenmiş olsa da, söyleyenin düşüncesini, kalbini, niyet ve arzusunu da yansıtırdı. Şöyle ki:
 
Şu Çorum’da bağlar var
Yüksek yüksek dağlar var
Kızı alır giderim
Arkasında ağ(a)lar var
 
Çorum’un bağlarına
Kar düşmüş dağlarına
Güzel sevmek suç mudur
Gençliğin çağlarına
 
Bağda üzüm toplarım
Tevek tevek atlarım
Yari ele geçirirsem
Ben koynumda saklarım
 
Köyümüzün içi bağlar
Dereler coşup çağlar
Öyle güzel sevilmez mi
Benim için her gün ağlar
 
Bağa girdim depilmiş
Karıkları ekilmiş
Elma yanaklı yarim
Odasına çekilmiş
 
Bağa girdim üzüme
Çubuk değdi gözüme
Çubuk gözün kör olsun
Yar göründü gözüme
 
Bağ başında gezerim
Bağda üzüm keserim
O yar bize gelmezse
Ömür boyu küserim
 
Şu asmanın üzümü
Dinle benim sözümü
Baban seni vermezse
Göremezsin yüzümü
 
Kavaklarda üzüm yok
Bizim köyde güzel çok
Ben birini seviyom
Başkasında gözüm yok
 
Üzüm toplarım üzüm
Nasihattır her sözüm
Neredesin sevdiğim
Seni arıyor gözüm
  
(SÜRECEK)