Çok zor bir yazıyla karşınızdayım:
Leblebi:
Çorum deyince leblebi, leblebi deyince de Çorum gelir akla. Bu kaynaşmaya çok dikkat ederiz. Öyle, leblebiye sahip çıkmak gibi bir yanlışı yapmasın başka ülkeler ve başka şehirler.
Ne demiş eskiler, ekmeği ekmekçiden alacaksın bir ekmekte üste vereceksin.
Her esnafın bir Pir’i vardır. Leblebicilerin Piri’de Ahmet-i Sever Hazretleridir. İnancım odur ki şimdi bu Pir’in dervişleri hala Çorum’dadır ve bu ince işi yapmaktadırlar.
Bakma siz Tavşanlı’dan leblebi diye getirilip, Çorum’da kızartılıp satılan leblebiye. Başka yerden getirilip kızartılan leblebiden Çorum Leblebisi mi olurmuş?
Ben, Çorum Leblebisi diye, 4-5 tanesini ağzına atıp, azı dişlerinle çiğneyince adamı konuşturmayan, ağzı açınca da buhar gibi leblebi buğusu havaya yayılan Nohut’un helvasına derim.
Leblebi zor iştir, tarlası özeldir, tohumu özeldir. O nohut ki leblebi oluncaya kadar 14-15 işlemden geçer. Ve kavrulmaya varıncaya kadar geçen 40 günlük sürede yapılan daha birçok işlemle ortaya çıkar.
Yeri gelmişken bir hikaye anlatalım: Padişah bir gün Vezirine, “Yumurtaya kulp taktırın” diye buyurmuş.
O zamanlar böyle ince işler İstanbul’da, Kapalıçarşı’da yapılıyormuş. Ustadan ustaya, çalmadık kapı bırakmamışlar ama bir netice alamamışlar. Oradakiler, siz bunu Kayseri’de falanca ustaya götürün yaparsa o yapar demişler. Varmışlar Kayseri’ye ve sözü edilen ustanın kapısını çalmışlar. O usta da 3-5 gün uğraşmış ama yapamamış.
-Siz bunu Çorum'a götürün orda yaparlar demiş. Bunun üzerine düşmüşler yola ve Çorum'a gelmişler. Çorum’da ki usta birkaç saat içinde yumurtaya kulpu takmış ve ellerine vermiş. Şaşırıp kalmışlar, nasıl taktın demişler. Usta da, “o sanat sırrı padişahım çok yaşa demiş, para bile almamış.
Bu hikayede olduğu gibi, Çorum zoru başarmada üstüne olmayan bir şehirdir.
Leblebi zor bir iş ama şu son 30-40 senedir de sözde zanaatkarlar işin cılkını çıkardılar. Al Tavşanlı’dan nasıl yapıldığı belli olmayan yarı mamul leblebiyi, dükkânın önünde çamaşır makinesi kadar bir aletle, kavur demiyorum dikkat buyurun kızart müşteriye ver. Ve bu işlem yarım saat bile sürmesin ve bu böyle sürsün gitsin.
Benim öğrendiğime göre şimdilerde Çorum’da bu işi iyi bilen 5-10 usta kalmış. Bunlardan birisi de benim akrabam, dostum, arkadaşım Seyfettin Damar’ dır. Kendisi 68 yaşlarında sanatını bıraktı.
Onunla bu konuyu konuştuk. Anlattığına göre, şimdi Hindistan’dan bir nohut getirilmiş, Çorumlu iki üretici de Organize Sanayi Bölgesi’nde bu Nohut’tan imalat yapmışlar. Çok güzel leblebisi olmuş. Bu Nohut’un 100 tanesi 68 grammış. Bizim Nohut’un en irisi 40 gr zor gelir herhalde.
Şimdi biz bu arkadaşları Sayın Seyfettin Damar’la birlikte takip edeceğiz ve elimizden geldiğince de kendilerine yardımcı olacağız. Çorum için milli bir dava sayılabilecek bu konuda bu insanlara yardımcı olmak vazifemizdir diye düşünüyorum.
Çorum’da leblebi imalatında söz sahiplerinden birisi olan Sayın Mustafa Gülşen hemen her gün başarılı icraatlarıyla gazetelerdedir. Ama bize göre işin anayasasına uygun yapmıyor leblebiyi. Sayın Gülşen’de işin kolayına kaçıyor ve kopyacılık yapıyor, yakışmıyor!
Yukarda anlattığımız uzun işlemlerden geçen hakiki Çorum Leblebisi yapmak isterse ben kendisine yardımcı olurum, babası yardımcı olur ama dert paraysa Çorum Leblebisi’nin vebali de onun boynunadır.
Ben nasıl yardımcı olurum? Leblebici değilim ama tanıdığım ustalar ve bu işi bilen dostlarım var.
Yolun açık, leblebinin dumanı, kokusu hakiki olsun.
Islama nohut leblebi olmaz. Ustasız zanaat haramdır. Bu çok azalmış ustaları çoğaltalım. Hakiki leblebi mide dostudur, şifa kaynağıdır.
Çorum Ticaret ve Sanayi Odamız, Belediye Başkanımız, Esnaf Sanatkarlar Odalarımız bu işe yürekten destek vermelidirler.
(Not: Ziraat Odası yetkilileri çiftçilerimize Hindistan Nohut’undan ektirmelidir.)
Selam sana leblebici esnafı.
Saygı ve sevgilerimle.