1958 Eylül ayında girdiğim Çorum lisesinden 1963 Haziran ayında mezun oldum.

İlk sene gurbete ve okula alışamadığım için sınıfta kaldım. Aslında tembel bir öğrenciydim. İkinci sene sonunda da Kimya ve Fizik’ten ikmale kaldım. Fizik sınavında önümde oturan ve tanımadığım bir arkadaş arkaya dönerek birinci sınav kağıdımı aldı. Ben hemen sınavda görevli İrfan hocama “hocam kağıdımı aldı” dedim, İrfan bey parmağını ağzına götürerek “sus” işareti yaptı. O kağıtta sorulan 5 sorunun üçünü yapmış 6 numarayı garanti etmiştim. Sonradan o çocuk kağıdımı verdi. Süre dolduğu için ben dikkat etmeden iki yazılı kağıdımı hemen teslim ettim.

Fizik sınavı açıklandı. Hayret ben fizik’ten üç almışım. Kimya’dan da dört aldığım için belge alıyordum. Hemen ağlayarak müdür beyin yanına çıktım. “Efendim ben fizik kağıdımın yeniden incelenmesini istiyorum” dedim. Müdür bey ilgilendi, ama benim fizik sınavı yazılım bulunamadı. Müdür beye, sınavda bir çocuk yazılı kağıdımı aldı, İrfan hocam bana sus işareti yaparak beni susturmuştu”. dedim.

Nur içinde yatsın müdür bey, (Sanırım Aziz Eryalaz’dı) “Ya öyle mi evladım?” diyerek benimle çok ilgilendi ama yazılı kağıdım bir türlü bulunamadı. Müdür bey bana odasında Milli Eğitim Bakanlığına şikayet dilekçesi yazdırdı, yolladım ama, 27 Mayıs ihtilali olduğu için oradan da bir cevap gelmedi.

(Şimdi diyeceksiniz ki, Özata ölmüş bir adamın arkasından böyle konuşulur mu?” Valla konuşulur. Rahmetli İrfan bey, belge sınavımı verdikten sonra lise ikide fen bölümünü seçerek sınıfa girmiş otururken yanıma geldi, “Eşek herif senin burada ne işin var? “ diyerek beni sınıftan attı. Ben de istemeye istemeye edebiyat bölümüne girmiştim.

Lise son sınıfta Cebir dersime giren İrfan hocadan sürekli 10 alıyordum. Bir yazılıda 65 kişilik sınıftan yalnızca ben 10 alınca, ayağa kalkarak, “Hocam bu 10 size bir şey hatırlatıyor mu?” dedim. “Otur yerine eşek herif diyerek bana yine hakaret etmişti.)

Liseden mezun olunca, idealim Tıp fakültesine girerek doktor olmaktı.

Çok şükür şimdi üç doktor, bir eczacı babası olarak çocuklarımın şahsında idealimi gerçekleştirdim. İnanın yazdıklarım tamamen doğrudur. Bir öğretmenin insan hayatını ve kaderini nasıl değiştirebiğini vurgulamak için bunları yazmak zorunda kaldım.)

28 Mayıs 1960 sabahı ağlayarak pansiyondan yatağımı aldım ve Osmancık otobüsüne yükledim. Osmancık otobüsü çok kalabalıktı. Yolcuların çoğu, Adnan Menderes’in devrilmesine çok kızdıklarından orduya isyanlarını kusuyorlardı. Otobüste yalnız Osmancık’lı rahmetli Avukat Hüseyin Avni Usluoğlu (Sonradan Orman Bakanlığı Müsteşarı oldu) şarkı söyleyerek sevinçli ve mutlu olduğunu belli ediyordu. Önümde oturan iki sakallı öfkeli adam, “Şu deyyusu (afedersiniz aynı tabiri kullandılar) Kırkdilimde otobüsten aşağı atarak gebertelim” dediler. Adamlar korkunç öfkeli oldukları için ben hemen Avni amcanın yanına giderek, adamların sözünü kulağına fısıldadım. Avni amcanın yüzü bembeyaz oldu. Avni amcanın koluna girerek otobüsün en arkasına götürdüm ve yanyana oturduk.

Avni amca adamların bakışlarından ve davranışlarından çok korktuğu için yanımdan hiç ayrılmadı. Kırkdilim’e geldiğimizde otobüs yaklaşık yüz metrelik korkunç bir uçurumun kenarında stop etti. Biz, Avni amcayı aşağı atacaklar diye otobüsü mahsus stop ettirdiler düşüncesiyle buz kestik.

Soför rahmetli Fahri Ulusoy amca (Osmancık’lı öğretmen ve gazeteci Mustafa Ulusoy’un babası) “Arkadaşlar merak etmeyin otobüs arıza yaptı, yarım saatlik bir işimiz var. İsteyenler inebilirler” dedi. O yarım saat içinde Avni amcayla heyecandan öldük, öldük dirildik. Yerimizden hiç kalkmadık. Allahtan o iki adam da sanırım imana gelerek bahsettikleri o işe kalkışmadılar. Yarım saat sonra otobüs hareket etti. Osmancık’a varınca Avni amcayla beraber otobüsten indik. Avni amca bana sarıldı, yanaklarımdan öperek, “Oğlum, sen benim hayatımı kurtardın, sağol yavrum” dedi. O sırada yanımıza gelen babam, “Hayırdır Avni bey, bir olay mı oldu?” dedi. Avni amca babama “Mustafa usta çok akıllı ve çok olgun bir evlat yetiştirmişsin, Allah razı olsun sizden” dedi.

sonradan olayı babama anlattığımda bir aferin de babamdan almıştım.

BAADDİN FIKRALARI

1-14.y.y.da işin özünü Kardinal Benettidi söylemiş. “Cehennemi icat etmeseydik kimseye hükmedemezdik.”

2-Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.

3-Müslümanlar, Müslüman bir ülkeden kaçıp ölümü göze alarak Hristiyan bir ülkeye gitmeye çalışıyorlar. “Huzur İslam’da” ama Müslümanlar huzursuz.

Bir yerlerde ciddi bir problem var!

Bugün Facebook’da paylaştığım bir dörtlüğümle veda ediyorum.

Sen seni bilirsen varsın bu âlemde,

Başkaları da var anlarsın bu âlemde,

Bizlerle herkesle hayatı paylaşırsan,

Sevdikçe yücelir yaşarsın bu âlemde…(Mehmet Özata)

14 Ekim 2020