3 Ağustos, Çorum'un Türkiye işçi hareketi içinde özel bir yerini hatırlatır. Çünkü Türkiye işçi hareketi içinde hep ilkler olmuştu Çorum'da.
Biri, "Alpagut Olayı" idi. 17 Haziran 2015 günlü Çorum Haber'de yazmıştım. İşçilerin işyerine el koyup uyguladığı "özyönetim" idi. Tiyatrosu yapılmıştı. Ünlü Tiyatro yazarı Haşmet Zeybek yazmış ve "Alpagut Olayı" olarak oynanmıştı.
Diğeri, Çorum Belediye işçilerinin çıplak ayakla yürüyüşü idi. Yani bugünkü yazımızın konusu...
***
Yıl 1966, iktidarda Adalet Partisi hükümeti vardır. Başbakan Süleyman Demirel'dir.
Çorum Belediye başkanı ise Kemal Demirer ya da Keçi Kemal, yani namı diğer Johnson Kemal'dir.
Öğretmen Kemal Demirer, 1963-1968 arası Belediye Başkanıdır. 1969-1973 arası milletvekilidir. 20 Ocak 2011'de ölmüştür.
Şöhretini, ABD Başkanı Johnson'a özel mektup yazıp beton karıştırma makinesi isteyerek yapmıştır.
***
Belediye Başkanı Kemal Demirer 72 temizlik işçisini işten çıkarır. İşçilerin tüm girişimleri sonuçsuz kalır.
Çaresiz kalan işçilerden 54'ü, 27 Temmuz'da Çorum'dan yalınayak yola çıkarlar...
3 Ağustos'ta Ankara Anıtkabir'e varırlar...
5 Ağustos'ta Danıştay'da davayı kazanırlar...
8 Ağustos'ta işbaşı yaparlar...
10 Ağustos'ta Jonson Kemal, kararı uygulamaz.
Onlar için çare, yine yalınayak yollara düşmektir.
Ve 15 Ağustos'ta Ankara'dan yalınayak İstanbul'a yürürler...
Tam 34 günde 716 kilometre yol yürüyerek İstanbul'da Taksim Atatürk Anıtı'na ulaşırlar...
"İşe alınmadığımız takdirde ölüm yürüyüşümüzü İsveç'e kadar uzatacağız" açıklamasını yaparlar...
Sonunda işçiler kazanır. İşçiler işe geri alınır.
Çorum Belediye işçilerinin bu yürüyüşüne sendikalar, öğrenci gençlik hareketi ve kamuoyu sahip çıkar.
Yürüyüşün her anı gazetelerde yer alır. Özellikle Milliyet'ten Mete Akyol, başından sonuna işçilerin yanında bulunur ve tüm gelişmeleri basına iletir.
Eylem, uluslararası işçi sendikaları tarafından da desteklenir.
Yollarda yürüyüşe katılanlar olur. İşçilerle birlikte İstanbul'a kadar yürüyenler olur.
O dönemin güçlü gençlik örgütü olan Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) destekler, Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) tüm sendikalara destekleme çağrısı yapar.
İşçi sendikaları çağrıya katılır. TÖS çağrıya katılır.
Ve oluşturulan "Türkiye İşçi, Gençlik, Öğretmenler Dayanışma Konseyi (TİGÖK)" işçileri Hendek'te karşılar. Birlikte Taksim meydanı Atatürk Anıtı'na gelinir.
Çorum Belediye Başkanı Johnson Kemal protesto edilir. Karşılayanların içinde en aktif olan öğrenci liderlerinden Deniz Gezmiş de bir konuşma yapar ama gözaltına alınır.
***
İşte, Çorum Belediye işçilerinin tarih yazan yürüyüşü bu idi.
Yalınayak yürümüşlerdi Çorum'dan Ankara'ya... Yalınayak yürümüşlerdi Ankara'dan İstanbul'a...
Ve işçi hareketinde bir ilk ve de yeni bir hak arama yöntemi olmuştu, Çorum Belediye işçilerinin çıplak ayakla yürüyüşü.
Ardından Türkiye işçileri yürür olmuştu Ankara'ya...
Yine 1966'da Pancar Motor'da çalışan işçiler yürümüştü İstanbul'dan Ankara'ya.
1967'de Manisa'dan 90 temizlik işçisi, 1968'de Samsun Tekel işçileri yürümüştü Ankara'ya.
1977'de sinema emekçileri yürümüştü İstanbul Taksim'den Ankara'ya.
1979'da Mersin'den Soda Sanayii'nde çalışan 857 işçi yürümüştü Ankara'ya.
***
12 Eylül darbesiyle ülke bir korku imparatorluğuna dönüşmüştü. Baskılar, yasaklar sonucu uzun süre yolcusuz kalmıştı Ankara yolları.
Ama 1991'de tarihin en büyük işçi yürüyüşü yapılmıştı. Zonguldak'tan 100 bin maden işçisi yürümüştü Ankara'ya doğru. Ama yolları kesilmiş, Cumhuriyet tarihinin en büyük madenci yürüyüşü, 112 km sonra polis ve askeri barikatlarla durdurulmuştu.
Ve 1992'de İzmir Belediye işçileri yürümüştü, 1993'te İzmir Kağıthane işçileri yürümüştü Ankara'ya.
1994'te işten atılan Adana belediye işçileri, aileleriyle birlikte yürümüştü Ankara'ya.
2000'de Türk-İş üyesi işçiler yürümüştü, özelleştirmelere karşı.
Ve öğrenciler yürümüştü, öğretmenler yürümüştü, mahkum yakınları yürümüştü, kayıp aileleri yürümüştü, türbanlı öğrenciler yürümüştü, TAYAD'lılar yürümüştü Ankara'ya...
Elbette ki, bu yürüyüşler bir isyan değildi, bir başkaldırı değildi. Ama hakkını aramak için, zor da olsa bu yol kalmıştı.
Ve de "Ankara Ankara / Senden hesap sormak ister / Her bahtı kara" denmişti.