Kader Erten, Van'ın Çatak ilçesinden 14 çocuklu bir ailenin çocuğu idi. Berdel usulüyle Siirt'in Pervari ilçesinin Düğümcüler köyüne gelin geldi.
12 yaşında imam nikahıyla evlendi.
13 yaşında anne oldu Kader.
14 yaşında erken doğumda ikinci çocuğu öldü.
13 Ocak günü, vurulmuş halde ölü bulundu Kader.
Yani Kader Erten 12 yaşında beyaz gelinlik giymişti, 14 yaşında beyaz kefen giydi.
Kız olmayı bilemeden kadın oldu, çocuk olmayı yaşamadan anne oldu, insan olduğunu anlamadan ölü bulundu Kader.
Ve Kader'in kaderine kader denildi.
İşte bu olmadı beyler! Bu olmadı.
Çünkü Kader'in kaderi, kader değildi.
Kader'in kaderi, yalnız bir cinayet de değildi.
Kader'in kaderi, bu ülkede sosyal bir cinayet idi beyler.
Çocuk evlilikleri bilip bugüne kadar önlem almayan bir devletin cinayeti idi...
Onun suçlusu yalnız Kader'in anası-babası değildir. Yalnız Kader'in eşi değildir. Yalnız eşinin anası-babası da değildir beyler!
Onun suçlusu:
-Anayasasında "sosyal devlet" deyip "sosyal devlet" olamayan...
-12 yaşındaki kız çocuğuna nikâh kıyanlara, dur diyemeyen...
Devletin ta kendisidir.
-Eğlenmek için dernek kurup şatafatlı eğlence yapan, ülkesindeki bu soruna gözlerini yuman bir kısım kadın kuruluşlarıdır.
-Olaya salt ceza vermekle yetinip, arkadaki sosyolojik vakayı ortaya çıkarmayan ya da çıkaramayan hukuktur.
-Küçük kız çocuklarının mal gibi alınıp-satılmasına, kadının bir meta gibi sunulmasına seyirci kalan tüm toplumsal kuruluşlar, yani tüm bu toplumdur.
* * *
Çocuk gelin, bu yıllara da özgü değildir beyler! Çocuk gelin, yalnız Kader de değildir. Bilinmeyen nice Kader'lerin yaşadığı bir sorundur bu. Kader, buzdağının görünen kısmıdır.
Bu konuda yapılmış araştırma sonuçlarına bir bakalım:
KAMER, açık adı Kadın Merkezi Vakfı...
2013 yılında 23 ilde yaptığı bir araştırmada çocuk gelin oranı % 33'tür.
Hacettepe Üniversitesinin bir araştırma sonucuna göre:
Her 3 evlilikten biri çocuk evliliğidir.
Bölgelere göre:
Orta Anadolu'da %37,
Doğu Anadolu'da %42'dir.
Kısa adı "DİKASUM" olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezinin araştırmasına göre, çocuk gelinlerin % 73'ü okur-yazar değildir.
TÜİK verilerine göre ise Avrupa'da ilk sıradadır Türkiye.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; bu sorun, bu ülkenin 90 yıllık bir sorunudur. Ve Cumhuriyet öncesinden devralınan önemli bir sosyolojik vakadır, sosyal bir yaradır.
Politik bir kavganın siyasal argümanı da değildir. Aslında tüm toplumların yaşadığı bir sorun olmakla birlikte geri kalmış toplumların, sosyal devlet olamamış toplumların ortak bir sorunudur.
T24 yazarlarından Hülya Gülbahar, çocuk gelin için yapılan düğünü, "törenle yapılan tecavüz ayini" olarak ifade etmiştir ki, herhalde en güzel tanımlama bu olsa gerek.
* * *
Peki, ne yapılmalıdır?
Öncelikle sorunun varlığı kabul edilmelidir. Ölümden ölüme hatırlanmamalıdır.
Sosyolojik nedenlerinin doğru tespit edilmesiyle başlanmalıdır.
Kız çocukların emanet olarak görüldüğü...
Namus'un kadın üzerinden tanımlandığı...
Mirasta kadının ötelendiği bir zihniyetin ürettiği sorundur bu.
İşte çözüm bu zihniyetin değiştirilmesinde yatar ki, devletin bu zihniyeti değiştirecek bir eğitim programı olmalıdır.
Bu ülkede, bu toplumu ve bu sorunu analiz edecek, uygun önlemleri ve eğitim modelini geliştirecek, yeteri kadar yetkin toplum bilimcimiz ve eğitimcimiz vardır.
Yeter ki sorun, ülkenin ortak ve de önemli, hatta milli bir sorunu olarak ele alınmış olsun.
Kaldı ki, bu ülkede "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı" diye bir de bakanlık vardır.
Ve bu koltukta oturan Sayın Bakan Ayşenur İslam bilmelidir ki, çocuklarını ve gençliğini koruyamayan bir devlet yok olmaya mahkûmdur.
Özet olarak diyebiliriz ki, Kader'in kaderi bu ülkenin kaderi olmamalıdır.