Türkiye'yi sarsan kanlı bir girişim... "Cumhurbaşkanı gaflet, dalalet hatta hıyanet içinde..." diye başlayan, "Yurtta Sulh Konseyi ülke yönetimine el koydu" diye bitirilen bir girişim...
Yani bir cemaatin devleti ele geçirme projesi... Hem de çok kanlı olarak...
***
Bir işgal gücü gibi ülkesini bombalayacak, kana boğacak kadar gözü dönmüş, yani militarist bir kin ve nefretle silaha sarılmış bir cemaat.
-Öyle ki, devletin damarlarından beslenmiş, devletin sinir uçlarına kadar yerleşmiş,
-Silahlı kuvvetlerin içinde, verilen ifadelere bakılırsa neredeyse orduyu teslim alacak kadar güçlenmiş ya da güçlendirilmiş,
-Hem de CİA tarafından kollanan, İslam dünyasını tarumar eden ve Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren ABD'nin himayesinde bir cemaat.
Yâni uluslararası siyaset bilimcilerine göre küresel bir projenin İslam dünyasındaki kurumu...
Nasıl olur da orduyu, yargıyı, emniyeti, bürokrasiyi, eğitimi teslim alacak kadar güçlenir ya da güçlendirilir ve devleti teslim alacak bir kalkışma yapabilir? Evet, nasıl olur?
***
Elbette:
-Devlet kadroları cumhuriyetçilere ve laiklere kapanırsa...
-Devlet kadroları Kemalistlere kapanırsa...
-Devlet kadroları sola kapanırsa...
-Daha genel bir ifadeyle devlet kadrosu, devlet mekanizması cemaat dışı unsurlara kapanırsa...
-Devleti yönetenlerin kulağı, uyarı yapan yazarları, uyarı yapan basını duymazsa...
-Devleti yönetenlerin gözü, tehlikeyi gösterenleri düşman bilip ayak sesleri duyulan tehlikeyi görmezse...
-Özellikle de Ergenekon ve Balyoz gibi davalarla ordunun kurmay takımı temizlenir, cemaat mensubu subayların önü açılırsa...
Olacağı budur.
***
Yani:
-Kendi Genel Kurmay Başkanı'nın kafasına silah dayayan bir yaver,
-Kendi Cumhurbaşkanı'nı öldürmeye giden bir subay,
-Kurtuluş Savaşı'nı yöneten Meclisi, bombalattıran bir general,
-Kendi halkına kurşun sıktıran bir albay,
-Kendi insanını, tankın paletleri altında ezdiren bir komutan,
Ve talimatlarını cemaatten alan, devletin verdiği üniformayı cemaatin emrine sunan bir kurmay takımı var ise...
Ve de bunlar, ordunun yönetimini ele alacak kadar güçlenmiş ya da güçlendirilmiş ise...
Olacağı budur.
***
Ve de:
-Orduda, yargıda, emniyette, eğitimde, bürokraside, belediyelerde ve üniversitelerde, yani genelde devletin tüm yapısında cemaatçi kadrolaşmaya yapılan uyarılar dinlenmez ise...
-Telekulak uyarılarına kulaklar tıkanır ise...
-"Ne istediler de vermedik" diyecek kadar devlet paylaşılır ise...
-Cumhuriyet karşıtı gelişmelere yapılan uyarıları kulaklar duymaz, gözler görmez ise...
Olacağı budur.
***
Ama asıl sorulması gereken soru:
-Pozitif bir eğitim süzgecinden geçmiş bu subaylar...
-Kemalist bir eğitimin içinden yetişmiş bu generaller, bu albaylar, bu yarbaylar...
-Cumhuriyet ve laik değerlerle donatılmış bu ordu mensuplar, yargı mensupları...
Nasıl olur da ettiği yemini unutur? Nasıl olur da bir cemaat liderine tapınır? Nasıl olur da bir cemaat liderinin talimatıyla kendi halkına silah kullanır, ülkesini kan gölüne çevirir?
Nasıl olur da gördüğü eğitimin her saatinde Atatürk'e, Cumhuriyet'e ve de laikliğe sadakatten bahseden...
Nasıl olur da Atatürk'ün askerleriyiz diyen bu subaylar, İslam adına İslam'ı ABD'nin, Siyonizm'in ve küresel sermayenin hizmetine sunan bir cemaat liderinin esiri olabilir?
Evet, nasıl olur bu?
Herhalde bu ülkede en çok sorgulanması gereken, işte bu oluşumdur.
***
Eğer bu kanlı kalkışmadan bir ders çıkarılacaksa, bu iktidarın yapması gereken:
-Demokratlarla barışmalıdır, laiklerle barışmalıdır.
-Kemalistlerle barışmalıdır, Cumhuriyetçilerle barışmalıdır.
-Ve de solla barışmalıdır.
Peki, böyle bir şey mümkün müdür? AKP iktidarının kimyası buna uygun mudur? Öyle görünmüyor ama öyle olmalıdır. Çünkü bu ülkenin geleceği, ancak ve ancak bu barış üzerine inşa edilebilir.