Yarın 37. Olağan Kurultay… Elbette, şartlar gereği seyircisiz ve de az katılımlı…

Bu nedenle, kurultay ne getirir ne götürür bilemiyoruz ama başarı dilekleriyle birlikte bazı şeylere bir değinmek gerekli oldu.

Öncelikle belirtelim ki, bu partinin tabanındaki rüzgârın tepeye taşınmasını engelleyen delegelik sistemi kesinlikle kalkmalıdır. Tüm yönetim kademelerinin oluşumunda tüm üyelerin iradesi yansımalıdır.

Nitekim partinin tüm organlarının oluşumu için, uzun yıllar CHP’de politika yapmış, yazar ve siyasetçi eski milletvekili Kemal Anadol diyor ki;

“Çağdaş demokrasilerde seçimlerin delege sistemiyle yapılması geçmişte kalmıştır. CHP’nin üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal’e üye hiçbir Avrupa sosyal demokrat ya da sosyalist parti bu yöntemi kullanmamaktadır.”

“Peki, Siyasi patiler Kanunu buna izin veriyor mu? Hayır” diyor Kemal Anadol.

İşte bu nedenle Kılıçdaroğlu 2017 Aralık Adana İl Kongresinde, “Milletvekillerine talimat veriyorum. Delege sisteminin kaldırılması için yasa önerisi versinler” demişti. Eğer yanlış hatırlamıyorsam bu konu öyle de kalmıştı.

***

Kurucu değerleri üzerinde taşıması nedeniyle bu parti, radikal kararlarda daha cesur ve de daha kararlı olmak zorundadır.

Nitekim ülkenin geleceğini ve de bütünlüğünü derinden ilgilendiren Kürt sorununda daha cesur, daha gerçekçi olunmalıdır.

Çünkü bölgesel siyasi konjonktür bunu gerektirmektedir.

Çünkü neredeyse cumhuriyetle yaşıt olan bu sorun, daha da büyüyerek uluslararası siyasetin gündemine girecek ya da girmiş gibidir.

Ama bu sorun, iktidar-muhalefet kavgasında seçim malzemesi olarak kullanılacak bir konu da değildir.

Benzer sorun, Alevi sorunu için de geçerlidir. Çünkü görmek istemesek de, duymak istemesek de bu ülkede bir Alevi sorunu vardır.

Ve de bu sorun çözülmediği sürece Türkiye’de siyaset, maalesef inanç grupları üzerinde inşa edilmekte, toplumsal felaketler inanç grupları üzerinde yaratılmaktadır.

Yani Alevi sorununda da daha reel düşünülmeli, daha cesur olunmalıdır.

***

Ve de artık iktidar olmak hedeflenmelidir.

-İlkelerinden ödün vererek gelen-geçen iktidarların arkasından koşmak bırakılmalıdır.

-18 yıldır AKP’yi iktidarda tutan bir görüntüden kurtulur olunmalıdır.

Çünkü çok partili sistemde, yani 1950’den bugüne tam 70 yıllık bir sürede derme-çatma koalisyon hükümetleriyle, toplam 5 yıl iktidarda kalınabilmiştir.

Bu durum, ülkenin kurucu partisi olduğunu söyleyen bir parti için asla kabul edilemez bir durumdur. Ve de bu durum, partinin siyasetinde ya da yönetiminde önemli bir sorun olduğunun da somut bir göstergesidir.

Bakın bu konuda, İstanbul İl Başkanlığı yapmış ve bugün Genel Başkan Yardımcısı olan Oğuz Kaan Salıcı, 12 Ocak 2010’da “Yeni Sol Çorlu Toplantısında” neler demiş: “Türkiye’de sosyal devlet hareketinin gelişmesinin önündeki en büyük sorun, gerçek anlamda sosyal demokrat bir partinin olmayışıdır. Sosyal demokrat hareketin önündeki en büyük engel de Cumhuriyet Halk Partisi’dir” diyerek çok sert bir tespit yapmıştır.

Elbette muhalefette kalmak ve de muhalefet olmak kolaydır. Kimse seni ülke sorunlarından sorumlu tutmaz! Kimse seni işsizlikten, doğal afetlerden, kadın cinayetlerinden, dış politikadan sorumlu tutmaz!

Her şeye de hayır diyebilirsin. Sokaktaki insanın hoşuna giden, tribünden alkış alan şeyler de söylersin.

Yani mecliste muhalefette kalmak hoştur! Maaşını alırsın, her türlü sağlık ve sosyal hizmetlerden de faydalanırsın. Gel keyfim gel…

Yoktur böyle bir siyaset beyler! Ve de olmaz böyle bir siyaset... Ve de olmamalı…

***

Oysaki:

Bugün CHP, muhalefetin soldaki ana gövdesidir. Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, yine de sosyal demokrat siyasetin genel adresidir.

Daha da önemlisi, kurucu değerleri temsil ettiği için, özellikle Türkiye siyasetinin ana belirleyicisi olmak zorundadır.

-2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, 1950’den önceki tek parti dönemini diktatörlük olarak suçlayan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday yapıldığı gibi…

-2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde (aslında başkanlık seçimi), tam 7 yıl Çankaya’da noterlik yapmış olan Abdullah Gül’ün peşinden koşulduğu ve bugünlerde yine dolaşıma sunulduğu gibi…

Yine benzer hatalar yapılarak, ilkelerinden ve de kurucu değerlerinden uzaklaşan bir politik çizgi oluşturulmamalıdır.

Özet olarak, başarısızlığın nedenleri sürekli karşıda aranmamalıdır.

Kurultaya başarı dilekleriyle…