Koronavirüs salgınının ardından cezaevlerindeki tutuklulara ilişkin, aralarında İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır barosunun da bulunduğu 32 baro yaptığı ortak açıklama ile tutukluların tahliye edilmesi yönünde çağrı yaptı. Çağrıda, “Hükümlüler yönünden ise infaz rejiminde yasal düzenlemeler yapılıncaya dek infaza ara verilmeli veya cezanın evde infazı sağlanmalıdır” ifadelerine yer verildi.

Devamında da;

"- Kapasitenin çok üstünde tutuklu var, sayıları üç yüz bine yaklaşıyor.

- Ortak kullanım alanları ve koğuşlar havasız ve temizlikten yoksun.

- Sıcak su, temizlik ürünleri ile dezenfektan ürünlerine erişim çok kısıtlı.

Sağlık kuruluşlarına sevkler bazen aylar alıyor.

- Cezaevlerinde binlerce hasta ve yaşlı insan, kadınlar ve çocuklar var." ifadeleri kullanıldı.

Ülkemizde 366 cezaevinde yaklaşık 300 bin kişi tutuklu veya hükümlü olarak yatıyor. Fiziki yapının yetersizliği yüzünden bunların çoğu koyun koyuna, balık istifi, nöbetleşe yatıp uyuyan, nöbetle nefes alan insanlar durumuna gelmiştir. 20 kişilik koğuşta 60 kişi kalıyor. Cezaevlerinde bir kişinin grip olması, tüm koğuşun grip olacağı anlamına gelir. Buralarda sosyal mesafe nasıl korunur?

Koronovirüsün 14 günlük kuluçka dönemi var. Her ne kadar mahkûm ve tutuklular ziyaretleri de kaldırınca, dışarı ile izole edilmiş gibi gözükse de, cezaevi görevlileri sürekli mahkûmla ve dışarı ile köprü vazifesi görüyor. Virüsün cezaevlerine de sıçraması hayal değil, an meselesi.

Suçları ne olursa olsun tüm mahkûmlar devletin koruma ve güvencesindedir. Hiçbir hatanın bedeli göz göre göre insanları ölüme terk etmek olamaz. Bu insanlar şu an hatalarının cezasını çekmektedir, ancak salgın nedeniyle ölümle, burun burunadırlar.

Avrupa Konseyi, Türkiye'nin cezaevlerinde tutulan tutuklu ve hükümlü sayısı bakımından Avrupa'da 43 ülke arasında birinci sırada yer aldığını açıklıyor. Salgın nedeniyle dünyada pek çok ülke cezaevlerini boşalttı. Kişiler cezaevinde kamu yararına ıslah edilirler. Dileriz olmaz, fakat bir salgın hastalıkla yüzlerce kişinin ölümünde, kamunun yararı ne olacaktır? Açıktan geliyorum diyen bir ölüm tehdidi vardır. Aylardır üzerinde uğraşılarak çözüme bağlanmayan, infaz kanununda yapılacak bir değişiklikle, bu olasılık mümkündür. İnfazlar ertelenebilir. Hatta elektronik kelepçe ile mahkûmun kendi evini mahpushaneye dönüştürecek teknolojiler mümkündür. Virüsten en çok etkilenen yaşlı mahkûmlara kısmi af veya ev hapsi getirilebilir. Daha önce de yapıldı. Risk grubunda bulunan yaşlı, hasta, kadın ve çocuk hükümlüler yönünden ise, Ceza İnfaz Kanunundaki ‘infaza ara verme’ ve ‘özel infaz usulleri’ konusunda bazı değişikliklerin yapılması zor değildir.

Muhalefet bu konuda tüm desteği vereceğiz dediğine göre, geniş bir uyum söz konusudur. Salgın hastalık süresince infaza ara verilmesi veya cezanın evde infazı gibi uygulamalarla, hükümlülerin sağlığa erişim hakkının, yaşam hakkının korunmasının sağlanması gerekmektedir. Cezaevlerinde salgın nedeni ile alarm zilleri çalmaktadır.

Bu konuda bazen günler bir yana, saatin önemi vardır. Zaman ilerledikçe sonra tamiri mümkün olmayan kötü sonuçlar olabilir. Virüs ülke ve insan ayrımı yapmıyor. Virüs konusunda biz de uygar Dünya’nın aldığı kararları alıyoruz. Cezaevleri ve infaz konusunda neden olmasın?

Gerek evrensel hukukun, gerekse insani yaklaşımın gereği budur.