28 Şubat 2018 Çarşamba günü yapılan bir toplantıda, Kanuni için “salak” dedi; sonra da çıkıp özür diledi.

Ama başka zamanlarda başka şeyler de söylemişti Celal Şengör. Bu nedenle geçmişte yazdığım bir yazıdan da faydalanarak konuya bir kez daha değinmek istedim.

Örneğin “Dışkı yedirmek işkence değildir” demişti…

22 Kasım 2015 Pazar günü Radikal Gazetesinde Armağan Çağlayan’la yapılan söyleşisinde aynen böyle söylemişti Celal Şengör.

Bu sözü söyleyen kişi sıradan biri olsa önemsenmeyebilir. Ancak önemli bir bilim insanı ise elbette bir şeyler söylemek gerekir.

Çünkü Celal Şengör dünyaca ünlü bir deprem bilimcisidir. İTÜ Öğretim üyesi bir profesör ve Cumhuriyet Bilim-Teknik dergisinde bilimsel yazılar yazmış bir yazardır.

* * *

Bu söyleşide başka şeyler de söylemişti Celal Şengör:

-“Deniz Gezmiş bir şakidir” demişti.

“Yani ben bu memlekette, Deniz Gezmiş gibi bir eşkıyaya ‘kahraman’ denildiğini gördüm” demişti.

-“Bizim cahil olmamızın en önemli sebebi Türkiye’de aristokrasinin olmamasıdır” demişti.

-“Hayatımda hiç ekmek almadım” ve de “Hiç halkın içine çıkmadım” demişti.

Daha çarpıcı şeyler de söylemişti Celal Şengör:

-“Bu toplumu bir oligarşi yönetmeli, eğitimsiz kesim hiç oy kullanmamalı” demişti.

-“Tevrat, İncil, Kuran Ortadoğu masallarıdır” demişti.

-“Kenan Evren akıllı bir adamdır, 12 Eylül’de yaptığı her şeyi onaylıyorum” demişti.

-Ve Kenan Paşa’nın cenazesine katılamadığı için üzülmüş, ama cenazesine “Sana Müteşekkiriz Nur İçinde Yat Komutanım” yazılı çelenk göndermişti.

Ve de “Kim ne derse desin, Tayyip Bey aptal olmadığını ispat etti” demişti.

* * *

Enver Aysever’le “aykırı sorular” programında yapılan bir söyleşide ise:

-“Darbe zorunlu ameliyat gibidir” demişti.

-“Bizans’ı Osmanlı’ya tercih ederim” demişti.

Yani demişti de demişti…

Bir Bektaşi fıkrası vardır ya!

Ramazan ayında rakı içerken yakalanan Bektaşi, Kadı’nın huzuruna çıkarılır.

Kadı, “Bire utanmaz, bire Allah’tan korkmaz” diyerek Bektaşi’yi haşladıktan sonra: “Yatırın, 500 sopa vurun” demiş.

500 sopayı duyunca gözleri açılan Bektaşi:

“Kadı hazretleri, kusurumu bağışla; ya sen sayı saymayı bilmiyorsun ya da kıçın sopa yememiş” demiş.

Galiba Celal Şengör’ün durumu aynen böyle. Yani bu Osmanlı Kadı’sı gibi…

-Çünkü hayatında mahkemeye gitmemiş, yazdığı bir yazıdan, söylediği bir sözden yargılanmamış…

-Hayatında bir karakola düşmemiş, bir işkence görmemiş, bir cezaevinde yatmamış…

-Hayatında kendinden başka bu toplum için hiç düşünmemiş…

-Hayatında hiç bir demokratik eyleme katılmamış…

Diyor ya! “Hayatımda hiç ekmek almadım” diye…

Cumhuriyet yazarları içinde yer almış. Ama Cumhuriyet yazarlarından işkence görenleri, düşüncesini hayatıyla ödeyenleri, mahkeme salonlarında, karakollarda, cezaevlerinde ömür geçirmiş olanları hiç görmemiş!

Bu sözleri söylerken Nazım Hikmet’ten, Uğur Mumcu’dan, İlhan Selçuk’tan, Ahmet Taner Kışlalı’dan, Muammer Aksoy’dan, Bahriye Üçok’tan, Ümit Kaftancıoğlu’ndan, Necip Hablemitoğlu’ndan, Turan Dursun’dan, Server Tanilli’den hiç utanmamış…

Ne yazık ki Atatürk’ü kendine sığınak yapmış…

* * *

Evet, şimdi Celal Şengör’e sormak gerekmez mi?

-İdam sehpasında “Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bundan dolayı ‘ölümden korkmuyorum’ ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum” diyen Deniz Gezmiş’e, eşkıya demek mi Atatürkçülük?

-Toprakları ABD ve NATO üsleriyle dolmuş bir ülkede, bağımsızlık rüzgârını yeniden ayağa kaldırmak isteyen bir gence, şaki demek mi Atatürkçülük?

-Ve Cumhuriyet tarihinin en karanlık bir devri olan 12 Eylül darbesine alkış tutmak, darbenin komutanlarına “emret komutanım” demek midir Atatürkçülük?

* * *

Yine de “Söylediklerimden incinenlerden özür dilerim” demiş Celal Şengör.

Evet, bir özür dilenmeli… Tüm 68 kuşağından, darbelerin acısını yaşamış ve yaşayan bu halktan ve bir dönem yazarı olduğu Cumhuriyet gazetesinin bugün 493 gündür cezaevinda yatan yazarlarından, kavgasının bedelini canıyla ödeyen tüm aydınlardan bir özür dilenmeli.

Ve de bir demokrat olmanın yalnız diplomayla, yalnız kravatla olmadığı özellikle bilinmeli…