Bu savaş, Birinci Dünya Savaşı’nın çok şiddetli bir parçası, İtilaf Devletleri’nin çok önemli bir cephesi idi.

18 Mart1915’te başlamış, 9 Ocak 1916’da sonuçlanmıştı.

Denizde ve karada verilen bu savaşın amacı;

-İstanbul’un işgal edilmesi, Osmanlının tarihten silinmesiydi.

-Karadeniz’e açılmak ve Rusya’daki halk hareketlerinin yaratacağı, olası yeni oluşumların engellenmesiydi.

Ama bu savaş:

Emperyal işgale karşı inançlı bir direnişin…

Tarihsel ömrünü tamamlamış imparatorluktan, cumhuriyete doğru bir gidişin…

Ve de düşman cephenin amiral gemisi olan Britanya İmparatorluğu için, büyük bir yenilişin işareti olmuştu.

* * *

Deniz savaşları, 19 Şubat 1915 günü düşman gemilerinin ağır bombardımanı ile başlamış, 18 Mart 1915 günü büyük bir yenilgi ile sona ermişti.

Nitekim Birinci Dünya Savaşı’nın öndeki aktörlerinden ve Çanakkale Savaşı’nın karar vericilerinden meşhur İngiliz Siyasetçi Churchill’in hatıralarında Çanakkale Savaşı, İngilizler için beklenmeyen büyük bir yenilgidir.

Ama İtilaf Devletleri için, Çanakkale Boğazı’nı geçmek kesin bir hedeftir. Deniz savaşlarındaki yenilginin ardından kara savaşları başlatılır.

İngiliz, Fransız ve ANZAK birlikleriyle Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapılır.

ANZAK birlikleri, İngiliz sömürgelerinden getirilen Avustralya ve yeni Zelanda askerlerinden oluşturulmuş birliklerdir.

25 Nisan 1915’te başlatılan kara savaşları, hem çok kanlıdır, hem de 9 Ocak 1916’da İtilaf Devletleri için, yine beklenmeyen büyük bir yenilgi ile sonlanır.

İşte bu çarpışmalarda özellikle 57’nci Alay büyük bir destan yazmış, karada kazanılan zaferin efsanevi bir sembolü olmuştur.

Ve bu alayın komutanı Miralay (Albay) Mustafa Kemal’dir.

Ve onun “Size Ölmeyi Emrediyorum” sözü, Çanakkale Savaşı’na damgasını vuran tarihi bir ifade olur.

Öyle ki, ABD ordusundan emekli Tarihçi Edward Erickson’un, Birinci Dünya Savaşı’ndaki Türk ordusunu anlatan kitabının adı, “Size Ölmeyi Emrediyorum” olmuştur.

* * *

Çanakkale’de düşman; inanılmaz bir direnişle karşılaşmış, denizde ve karada yenilmiş, boğazı geçememiştir.

Ve bu savaşta, hem İtilaf Devletleri hem de Osmanlı Ordusu yüz binlerce askerini kaybetmiştir.

-Düşmanı Çanakkale’den geçirmediğimiz için büyük bir “zafer” de denilse…

-Büyük kayıplar vermemiz nedeniyle bizim için “yenilgi” de denilse…

Yaklaşık 300 bin askerimizin şehit olduğu bu savaşın sonucuna bakıldığında:

Tarihsel ve sosyal gelişmelere gebe, yeni oluşumların ve sömürge ülkelerde bir uyanışın önünü açtığı görülür.

Ama İtilaf Devletleri’nin kuvvetleri, Çanakkale Boğazı’nı geçebilseydi diye sorulduğunda;

Mustafa Kemal’in, askeri ve siyasi bir önder olarak ortaya çıkamadığı…

Böyle bir liderin, geniş halk kitlelerini kazanması gibi geleceğe dönük bir şansının olamadığı görülürdü.

* * *

Elbette düşman, Çanakkale Boğazı’nı geçebilseydi:

İstanbul’u işgal etmek gibi bir kazanımla yetinilmeyecek, “İtilaf Devletleri”nin gemileri Karadeniz’e çıkacak, 1917 Sovyet Devrimi’ni zora sokacak, belki de devrimi engellemiş olacaktı.

Sovyet Devrimi’nin gerçekleşmediği varsayılacak olursa, Anadolu halkının “Kurtuluş Savaşı” sürecindeki emperyalist işgale karşı verdiği direnişe, dıştan hiçbir yardım gelmeyecekti.

Yani Çanakkale Savaşı’nın sonuçları; tarihsel açıdan bakıldığında, özellikle üzerinde düşünülmesi ve görülmesi gereken çarpıcı bir örnektir.

Çünkü Çanakkale Savaşı, yaşadığımız toprakların kaderini değiştirmiştir.

Ve de:

-Çanakkale Savaşı, Milli Mücadele’nin kadrosunu yaratmıştır.

-Çanakkale Savaşı, Milli Mücadele’nin ruhunu uyartmıştır.

-Çanakkale Savaşı, Cumhuriyete gidişin ateşini yakmıştır.