Ülkemiz çalkantılı günlerden geçiyor.

İnsanların gözü, dolar, euro ve altın fiyatlarında…Elbette Borsa’yı da yakından takip edenler var, ama en azından bizim yakın çevremizde değil.

Ha, bunlara bir de benzin fiyatlarını eklemeliyiz.

Sohbetlerin ağırlık noktasını bunlar oluşturuyor. Dolar şuraya çıkmış, çeyrek altın şu olmuş, Ülker’den sonra Doğuş Grubu da borçlarına yapılandırma istemiş!...

Ama bu konulardan hiç biri, Doğan Medya Grubu’nun el değiştirmesi kadar gündeme “bomba gibi” düşmemiştir.

Aydın Doğan, basının “amiral gemisi” Hürriyet’i Demirören Grubu’na satarak 40 yıldır içinde bulunduğu medya sektöründen çekildi.

Basına yansıyan rakam 1.1 milyar dolar.

“Büyük para” diyenler var, “daha fazla ederdi” diye ahkâm kesenler var.

Bir de, yıllardır Hürriyet’i ve Aydın Doğan’ı yerden yere vuran “eski mensupları”nın zehir zemberek eleştirileri…

Bütün bu değerlendirmelerin içinde, Aydın Doğan’ın maruz kaldığı baskıları gözardı edene de neredeyse rastlanmıyor.

*

Biz, Doğan Grubu gazete ve televizyonlarının yayın ilkelerine ve çizgilerine daha objektif bakıyoruz.

Değerlendirmemizi Hürriyet üzerinden sürdürelim.

Herkes kendi siyasi meşrebine göre Hürriyet’i bir çizgide görmek istiyor. Orada göremeyince de başlıyor yaylım ateşine…Açık ifadesiyle, sağın da, solun da aynı şiddetle eleştirdiği bir başka gazete göstermek zordur.

Ama, ortalama Türk insanı için Hürriyet, tam da bu toplumun ortalamasıdır. Cumhuriyet değerleri ile de barışıktır, toplumun genel değer yargılarıyla da. Milli ve manevi değerlerle bir çelişkisi yoktur, ama aynı zamanda çağdaş yaşama biçimini öne çıkaran, siyaseten liberal-demokrat bir çizgidedir.

Zaten bu özellikleri nedeniyle yıllar yılı en çok satan gazete olmuş, “amiral gemisi” unvanını kimseye kaptırmamıştır.

Muhalefetin yayın organı gibi olmadığı için muhalefet kızmıştır, iktidarın işine gelmeyenleri de söylediği için iktidar daima aba altından sopa göstermiştir.

Bizim değer verdiğimiz pek çok yazar da, ne hikmetse Hürriyet’e saldırmaktan kendisini alamamıştır.

*

Şimdi Hürriyet’in başında Aydın Doğan ve ailesi yok.

Umarız bu toplum “denge unsuru” bir Hürriyet’i yana yakıla aramak durumunda kalmaz.

Ya da, Demirören Ailesi, amiral gemisini tam ters rotalara doğru sürüklemez.

*

Kadri Gürsel, 3 Nisan 2018 tarihli “Hürriyet’e veda ve teşekkür” başlıklı köşe yazısında, Hürriyet’in, doğal ve tarihi çevrenin korunması, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, insan hakları, kadın hakları, kadının toplumsal ve ekonomik yaşama katılımı, cinsiyet eşitliği, iş güvenliği, hayvan hakları gibi medeni dünyanın bir parçası olmamızı sağlayan duyarlılıklarımızın gelişmesinde büyük pay sahibi olduğunu anlattıktan sonra, “Kültür, bilim, güzel sanatlar, müzik, moda, mimari, yaşam zevki ve estetiği, gastronomi alanlarında da değer yargılarımızın gelişmesinde Hürriyet öncü rolü oynamış bir gazeteydi” diyordu.

Yazısının sonunu da şöyle getiriyordu:

“Kendi adıma Hürriyet’e bir teşekkür borçluyum. Bizler Silivri’de mahpusken, çiğnenen hak ve hukukumuza, yayımladıkları haberler ve yazdıkları yorumlarla sahip çıktılar.”

*

Biz de Hürriyet’in çizgisini bu ülke için “çağdaş dünyanın bir parçası” olma adına çok önemli, asla vazgeçilmez buluyoruz.

“Buluyorduk” mu demeliyiz yoksa?