İnsanların gelişim süreçlerini açıklamak için tarih sürecinde çeşitli hipotezler ortaya atılmıştır. Eleştirel düşüncenin Antik Yunan medeniyetinden başladığı esas alınırsa, yeryüzündeki çevre ve insanlar arasında farklılıkları anlamak için en önemli çıkarımların Antik Yunan'dan başlaması makuldür.

Hipokrat, Platon ve Aristo gibi düşünürler, Antik Yunan medeniyetinin neden diğer bölgelere göre daha ileri olduğu sorusuna cevap aramışlardır. Neden sıcak ve soğuk iklimler gelişmiş medeniyetlere ev sahipliği yapmamaktadır? Gelişmiş, uygar toplumlar neden orta iklim kuşağı veya ılıman iklimde ortaya çıkmıştı?

Bu sorulara en makul açıklama olarak, coğrafik şartların kültürel gelişimle bağlantılı olduğuna dikkat çekilmiştir. Örneğin Çinli coğrafyacıların yapmış olduğu haritalarda çizilen halkaların en içinin en uygar topluluk olan Çinlileri, en dış halkanın ise soğuk bölgelerde yaşayan barbarları gösterdiği bilinmektedir.

Orta çağlara gelindiğinde ise en somut örneği büyük düşünür, modern sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden İbn-i Haldun ( 27 Mayıs 1332 Tunus - 17 Mart 1406 Mısır)’da görülmektedir. Haldun "Mukaddime" adlı eserinin birinci bölümünü "İklimlerin ve beslenmenin insan ve uygarlıklar üzerindeki etkileri " üzerine yazmıştır. Çok bilinen "coğrafya kaderdir " tezini öne sürmüştür.

Bu konuda ünlü düşünür İbn-i Haldun’un bu tezini haklı bulduğum olmuyor değil. Düşünsenize Afrika ülkelerinin o zorlu iklimi, yetersiz su kaynakları, kuraklığı, bazen dayanılmaz sıcakları veya soğukları ile coğrafyanın bir ülkenin veya bölgenin, milletin kaderini nasıl belirlediğini net olarak görebiliyorum ve dört mevsimi aynı anda yaşayabildiğim bir ülkede dünyaya geldiğim için Allah'a her zaman minnettarlığımı dile getiriyorum. Yine sosyolojik ve siyasi bazda bakıldığında Ortadoğu’da yaşayan halkların, müzmin devam eden savaşların çarkında yaşam mücadelesi vermeleri bombaların altında kolu bacağı parçalanarak can veren masum çocukların ve savunmasız insanların kaderi Ortadoğu coğrafyasında doğmaları mı ?

Bunun yanında şunu da söylemeden geçemeyeceğim, bulunulan coğrafya hangi şartlar olursa olsun uygarca yaşamanın yollarını aklen ve vicdanen gayret edilmesi gerektiğini düşünüyor, "Coğrafya kaderdir" tezini bir nebze de olsa parçalamaya özen gösterilmelidir demekten de kendimi alamıyorum.

Sevgiyle kalın...