Prof. Dr. Canan Karatay’ın 800 TL’lik vizite ücreti ve Nisan ayına kadar randevu alma durumunun olmadığı basınımızın gündeminde.
“Ekmek Yemeyin! Şeker Yemeyin! Et Yiyin! Yumurta yiyin! Zeytin yiyin!” diye diye bu rekora ulaşabildiği için Hocamı kutluyorum.
Ekmek, bizim gibi, nüfus cüzdanında; “Ekmek karnesi verilmiştir “ damgası bulunan insanlar için çok önemli alışkanlıktır. Hocamdan ricam, kibrit kutusu büyüklüğünde ekmeğe izin vermesidir. O ekmekle tabaklarımızın dibini sıyırırsak, hem bulaşığın yıkanması kolaylaşır hem de derelerimizin denizlerimizin kirlenmesi azalır.
Konumuz asrın önemli problemlerinden obezite oluyor. Ekmeğin, bu konuda baş suçlu olduğu söyleniyor.
Peki 50 seneden geriye doğru bu ülkenin baş yiyecek tüketimi ekmekti. Göbekli insan sayısı da parmakla gösterilecek kadar azdı. Sorumlu ekmekse; şimdi yaşanan problem o zaman niye yoktu?
“O zaman insanlar vasıta yokluğundan, yürümek zorundaydılar. Ayrıca; bedeni güç kullanarak yaşadıkları gerçeği vardı. Bunları anlattıktan sonra ayrıca da;
-O buğday bu buğday değildi.
- O un bugünki un değildi.
-O ekmek de bugünki ekmek değildi.” diyor, bir de parmaklarını sallıyorlar.
BUĞDAYA NE OLDU?
“Bire 8 veren buğday, bire 30 verir hale getirildi. Bu buğdayın genleri ile oynanarak elde edildi” diyenler var.
“Bu günün buğdayı genleriyle oynamak anlamına gelmeyen, mevcut türlerin eşleştirilmesi ile elde edilmiştir. Sonuçta buğday buğdaydır. Eskisi ile yenisi şişmanlık yapmada farklı yapıya sahip değildir” diyenler var. Bu doğru ise çok iyi. Birinci ihtimal çözümsüzlük hali getirirken, bu kolaylaştırıyor.
UNA BİR ŞEY OLDU MU?
Una elbette bir şeyler oldu. Her şeyden önce (tam buğday ekmeği diye bir terimi yeni öğrendik) un üretimi sırasında içinden bir şeyler alınıyor anlamını çıkarıyorum ben. Ayrıca günümüzün 300 gramdan düşük ekmekleri eskinin 900 gramlık ekmeklerinden daha büyük, kabarık, yumuşak. Bu dururken olmaz. Katkıdan olur. Sanırım bu katkıyı daha çok fırıncılar yapıyor.
EKMEĞE BİR ŞEY OLDU MU?
Neler olmadı ki? Pişirme sistemleri ile oynandı. Matador fırınların pişirme kolaylığı ülkeyi işgal etti. Ama sonunda geline geline, “Ben ekmeği odunla pişiriyorum” noktasına dönüldü.
Konumuzla ilgili olan pişirme sisteminden daha çok katkı konulması; fırıncının da uyguladığı gerçeği var.
O zaman profesörlerimizden benim şöyle bir ricam var; “Sivrisinekle uğraşmaktan bataklığı kurutmak daha doğrudur” denildiği gibi “Ekmek yeme” demekle sonuç alınamayacağı belli sözlerin yerine; katkıların yan etkileri belirlensin. Bunlardan yasaklama gelecekler olan varsa yasaklansın. Islah edilmesi gerekenler varsa, ıslah edilsinler de; problemin çözümü kolaylaşsın diyelim ama sonucun alınacağı zaman belli değil.
Geçecek zaman içinde aç durulmayacağına göre; asaletini oldukça muhafaza eden, kocaman Trabzon ekmeklerinin, yaygınlaştığı gerçeği var. Bayatlamaması, doğala yakınlığı başarı sağlıyor. Sorun çözülünceye kadar en doğru alternatif gibi görünüyor bana, ama son söz uzmanlarındır.
En güzel günler sizlerin olsun.