Tarihte bilinen en meşhur görüşme 53 yaşında ki İbn-i Rüşd ile 14 yaşındaki Muhiddin-i Arabi arasında geçer. Koskoca iki saatlik görüşmede İbn-i Rüşd iki defa evet, Muhiddin-i Arabi ise bir defa evet, bir defa hayır demiştir.

İBNİ  RÜŞD (İspanya-Kurtuba1126 – Fas-Marakeş 1198)

Endülüslü-Arap felsefeci ve hekim, Felsefe, Fıkıh Matematik ve Tıp alimi. 

12.yüzyıl İslam âleminin ve Batının en büyük filozofu ve Kadısı.

MUHİDDİN  İBN’ÜL ARABİ (1165 İspanya-Mursiye-1239 Suriye-Şam)

Muhiddin-i Arabi, sekiz yaşında ailesiyle birlikte İşbiliye’ye (bugünkü Sevilla) geldi. İşbîliye'de bulûğ çağlarında manevî bir işaretle inzivaya çekilip kendi iç âlemindeki hazineleri ortaya çıkarmaya karar verdiğini, bazan on dört ay kadar süren bu halvet ve riyazetlerin neticesinde marifet kapılarının kendisine yavaş yavaş açılmaya başladığını söyler.

Muhiddin-i Arabi çocuk yaşlarda İbn Rüşd'ün dikkatini çekmiş, bu gençle tanışmak için babasından görüşme talebinde bulunmuştu.

Muhiddin İbnü'l-Arabî, felsefî bakış açısıyla, tasavvufi bakış açısının mukayesesi bakımından önemli semboller içeren bu tarihi görüşmede filozofun kendisine, "Senin keşif ve feyz-i ilâhîde bulduğun şey mantığın (nazar) bize verdiği şey midir?" diye sorduğunu, ona hem "evet" hem "hayır" diye cevap verdiğini, "Bu 'evet' ve 'hayır' arasında ruhlar yerlerinden, boyunlar cesetlerinden fırlar" deyince, İbn Rüşd'ün benzinin sarardığını, titremeye başladığını, birden sanki elli yaş yaşlandığını söyler ve bu görüşmenin sonunda İbn Rüşd'ün, herhangi bir eğitim ve öğrenim görmeden bilgisiz olarak halvete girip de, böyle bir bilgiyle oradan çıkan birini kendisine tanıttığı için Allah'a şükrettikten sonra, "Zira artık bu gibi hallerin erbabı kalmadı, biz hiç görmedik" dediğini, kendisinin de, "Allah'a hamdolsun ki, işte biz bu zamanda bunlardan biriyiz" diye karşılık verdiğini kaydeder.

Muhiddin-i Arabi meşhur evet- evet, evet- hayır tarihi görüşmesini şöyle izah eder.

“Beni ayakta karşılayan İbn-i Rüşd, yarım saat bana baktıktan sonra sararıp, titreyerek, gerçekten sende hikmetler varmış çocuk, anlamında evet, dedi.

Ben de, yarım saat düşündükten sonra, evet bende bir haller var anlamında evet dedim. İbn-i Rüşd yine yarım saat düşündükten sonra, benden de büyükmüşsün anlamında evet dediği için, ben de, hayır dedim. “ diyor.

Tarihi görüşme sonunda İbn-i Rüşd’ün “ Bu çocuk benim bildiklerimi görüyor”, Muhiddin-i Arabi’nin ise, “ Bu üstad benim gördüklerimi biliyor.” diye açıklama yaptığı söylenir..

Muhiddin-i Arabi Vahdeti vücud felsefesinin mucididir. Vahdet-i Vucud, Allah'tan başka varlık olmadığına, mevcud olan tek varlığın Allah olduğuna, var gibi gözüken ne varsa, Allah'ın parçaları olduğuna inanmaktır. Vahdet-i Vucud, tasavvuf felsefesinin Amentüsüdür. Muhiddin-i Arabi, 475 eser yazdı. En önemli eserleri, mana yüksekliği bakımından Fususulhikem, ve Fütuhatı Mekkiye'dir.

Muhiddin-i Arabi’nin Şam’da namaz kılarken cemaate, “Sizin taptığınız Allah benim ayaklarımın altındadır” dediği için 1239’da öldürüldüğü söylenir. Kaybolan mezarını  Yavuz Sultan Selim 1516’da vasiyeti gereğince bulmuştur. Zira, Muhiddin-i Arabi kitabında: “Sin Şın’a girerse, benim mezarım meydana çıkar” demiştir. Yavuz Sultan Selim, Şam’a girince mezarı buldurtup, oraya mükemmel bir türbe, yanına bir cami ve imaret yaptırmıştır. Ayrıca Yavuz Sultan Selim, Muhiddin-i Arabi’nin ayak vurduğu yere giderek, buradaki hikmeti anlamak istedi. Tam Muhiddin-i Arabi ayağını vurduğu yeri kazdırdığında, bir küp altın bulunduğu söylenir..

Böyle güzel insanları unutmamak, rahmet ve şükranla anmak boynumuzun borcudur

Allah’ın sevgili kuludur güzel insanlar,

Hakk’a pervanedir, semada ışık saçarlar.

Varlık, yokluk âleminde gizli, âyân dolanır,

Ölmeden ölür, sema’yla Hakk’a âşık yaşarlar…(Mehmet Özata)