Neil Alden Armstrong. Astronot. 1969 yılının Temmuz ayında Ay’a ilk çıkan adam. Ay’a ilk ayak bastığında “Bu bir insan için küçük, ama insanlık için büyük bir adım” diyen muhteşem bir dünyalı.
Neil Armstrong 1930’da Amerika Ohio’da doğdu. Amerikan ordusunda mühendislik ve pilotluk gibi çeşitli görevler yaptı. Soğuk savaş sırasında NASA’ya (Amerika Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) katıldı.
1969 yılının Temmuz ayında ” Ay’a ayak basan ilk insan” olarak dünya tarihine geçti.
Hayatını yeni nesillerin bilimi ve uzayı sevmesine adadı.
Mesleki başarılarının yanında, ağırbaşlılığı, ahlaki değerleri ve çalışma azmi sayesinde Amerika’nın ve bütün dünyanın modern kahramanlarından biri oldu.
Başlı başına bir muamma olan Ay’a yolculuk haklı olarak insanları ürkütüyordu.
Uzay boşluğunda yanıp kül olmak, yörüngede kaybolmak, dünya için programlanmış sağlıklı bir bedenin uzay boşluğunda basınçtan parçalanması gibi bilinmeyen, öngörülemeyen yüzlerce sorun vardı.
Neil Alden Armstrong diyor ki: “Önceleri, Apollo 11 uzay gemisiyle Ay’a seyahate kimlerin ikna edilebileceğini kimse bilmiyordu. Öneriler arasında mahkumlar vardı. Askerlere emir verilebilirdi. Bunlar gözden çıkarılabilecek kişilerdi. Doktorlar insan fizyolojisinin sınırlarını biliyorlardı. Sonuçta, pilotlar seçildi.
Bir gün üstlerimiz aradı, ‘Ekibin ve sen Ay’a gitmeye hazır mısınız?’ diye sordu. Ben bir ay daha beklemenin iyi olacağını belirttim. Öte yandan Sovyetler Birliğine karşı bir yarış içindeydik ve önümüzde duran fırsatı iyi değerlendirmeliydik.
Bu yüzden ‘Gitmeye hazırız’ demek zorunda kaldım.
Pilotlar, yürümekten zevk almazlar, uçmayı severler. Genelde gurur duydukları şey, iyi bir iniş yapmaktır, araçtan çıkmak değil… Bir pilot olarak benim için asıl heyecan verici olan Ay’a inişti. Ay üzerinde yürümek çok ilginçti.
Apollo projesinin önemli bir başarısı, insanoğlunun sonsuza kadar bu gezegene zincirlenmiş olmadığını göstermesiydi. “
Mümin Sekman’ın, “HAYAT BİLGESİ, DÜNYA BÜYÜKLERİNDEN HAYAT DERSLERİ- 02” kitabını okuyorum.
Birinci kitabı olan “HAYAT BİLGESİ, ŞU HAYATI NASIL YAŞAMALI, DÜNYA BÜYÜKLERİNDEN HAYAT DERSLERİ” de çok güzeldi.
Kitabın arkasında “ Ne ilginç bir oyun şu hayat! Tek bir hakkınız var. Kuralları oynarken öğreniyorsunuz. Zaman hızla akıyor. Başa çıkmak kolay değil. Sağ çıkmak ise imkânsız. Hepimiz büyük bir sorunun peşindeyiz. Şu hayatı en iyi şekilde nasıl yaşamalı? Cevabı kimilerimiz içte arıyor, bazılarımız işte. Kadere teslim olan da var, kontrolü sıkı tutan da. ANCAK ÇOĞUMUZUN BİLDİĞİ YAŞADIĞINA YETMİYOR.
Belki de çözüm, dünya sınıfının en çalışkan çocuklarının sınav kağıdına bir göz atmak. Bizler küçük bir hayatla başa çıkmaya çalışırken, dünyanın zirvesindekiler o büyük hayatları nasıl yönetiyor? Onların bildiği, bizim bilmediğimiz neler olabilir?”
Dünyanın seçilmiş insanlarının hayat reçeteleri olan atasözlerini, şiirlerini ve rubailerini çok severim.
“Gâh çıkarım gökyüzüne, seyrederim âlemi,
Gâh inerim yeryüzüne, seyreder âlem beni..”
diyen Nesimi de , Neil Armstrong’dan 500 sene önce asumana yücelerek âlemin sırlarını merak eden seçilmişlerdendi.
Ezelden gelir ebede giderim,
Bir garip yolcuyum kime ne derim?
Zaman ötesine geçer dururum,
Aklımı başımda zor zaptederim..(Mehmet Özata)
Zaman ötesini çok merak eden bir garip Adem de benim.
20 Mayıs 2015