Siz hiç Arapların, biz Türkler için ağladığını gördünüz mü?

Karabağ’da, Kerkük’de, Çin’de Türkler katledilirken gösteri yapan, katliamları kınayan tek bir Arap (ama Suudi ama Mısırlı, ama Filistinli) gördünüz mü?

Ben bilmiyorum, belki siz biliyorsunuzdur; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyan tek bir Arap var mı?

Olmadığı gibi; geçtiğimiz hafta içinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimini ziyarette bulunan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı İbrahim bin Abdülaziz, “Türkiye’ye karşı GKRY’nin yanındayız” mesajı verdi.

On yedi yıldır sinsi sinsi Ortadoğululaştırılmaya çalışılıyoruz.

O Ortadoğulular ki; iktidarımızın onlara gösterdiği ilginin, yüzde birini bile göstermiyor ülkemize.

Daha önce de yazdım, Arap okullarında, Arap çocuklarının beyinleri “Arap’ın en büyük düşmanı Türklerdir” tezi işlenerek yıkanır.

Hal böyle iken nedir bu Arap hayranlığı?

Niçindir?

Ülkede sanki imam açığı varmış gibi; normal okullarımız anormal hale getirilerek, (hiç gereği yokken) yer yer imamhatipleştirildi, imamhatipleştirmeye de devam olunuyor.

İmam açığımız mı var?

Neyin hazırlığı yapılıyor?

Anaokulundaki çocuklara bile din dersi adı altında Arapça dersi verildiği; (ekli resimde görüldüğü üzere) el kadar sübyanların, bile başlarının türbanlandığına tanık oluyoruz.

* * *

Açık açık dillendiriyorum.

Benim kültürümün, Ortadoğu kültürüyle(!) uzaktan yakından ilişkisi olmaz, olamaz

Ben bilimi, fenni, aklı ve mantığı ön planda tutan Avrupa Kültürü yanlısıyım.

Deve sidiği içemem, pilavı, makarnayı elle yemem, yiyemem.

Eğer siz beni zorla Ortadoğulu yapmaya çalışırsanız, direnirim.

Çünkü o kültür (!), benim kültürüm değil. Bana çok ama çok yabancı bir kültür.

Ben 5 değil, iyi eğitebileceğim kadar çocuk isterim. Varsın tek olsun.

Hiç kusuruma bakmayın ama ben yere de tükürmem, tükürtmem.

Yürürken yere çöp atmam, atamamam. Arabamla giderken de yola ya da refüjlere izmarit ya da çöp atmam, attırmam.

Sokakları, caddeleri ve kaldırımları da evim olarak görürüm çünkü…

Benim ailemde kadın ailenin kraliçesidir. Annem de öyleydi. Anneannem de, babaannem de. Bırakın kadın erkek eşitliğini; kadın daha ağır basar benim kültürümde.

Benim dünyamda; namazını kılan kılar. İçkisini içen içer. Biri öbürüne “Allah kabul etsin” der, diğeri de ona,“yarasın, şerefine“.

Yani?

Yani her koyun kendi bacağından asılır benim kültürümde.

Ben bir başkasının özgürlük alanına girmediğim ve onu rahatsız etmediğim sürece; benim yaşantım da sadece ve sadece beni ilgilendirir.

Bu kadar basit.

Demokrasi vardır bizim evlerimizde. Biat değil.

Evet biz, köpek de severiz, kedi de. Onları evimizde, varsa bahçemizde besleriz. Nerede beslediğimiz hiç kimseyi ilgilendirmez…

Dahası biz yeşili de doğayı da çok severiz Tek bir ağaç devrilse, canımız yanar.

İşimizin hakkını vermek isteriz. Yarattıklarımızla gurur duyarız.
Sanatın her türünü sever; sanatçıya da saygı duyarız.

Ama çıkarı için kendini satmayan, yanardöner olmayan gerçek sanatçıya saygı duyarız

Okumayı severiz...

Kitapçıları dolaşmak, kitap almak ve kitap okumak en büyük zevkimizdir.

Ulu Önder Büyük Atatürk‘ ü en çok neden severiz bilir misiniz?

Çünkü bizim için O; kurtarıcıdan da öte, “kültürümüzün”, “gelecek anlayışımızın” ve “gelecekle ilgili beklentilerimizin” sembolüdür.

Onun gibi olmaya çaba sarf ettiğimiz; 82 yıl sonra bile her geçen gün, O’na daha çok hayran kaldığımız bir önderdir bizim için O…

Mücadelemizin özü, zor kazanılmış bu kültürü koruma ve sürdürme savaşıdır.

Atatürk‘ün kazandırdığı bu kültürün, bizi birbirimize bağlayacak kültür olduğuna inanır; bu kültürü canımız pahasına savunur, koşullar ne olursa olsun bu konuda kimseye ödün vermeyiz.

Ortadoğulu değil, Batı yanlısıyız biz.