Pazar günü, Avni (Şahin) ağabeyimizin annesinin Osmancık’taki cenazesine gittik, Ahmet Ahlatcı, Nihat Malatyalı ve Osman Samsunlu dostlarımızla.
Orada aldığım bir mesajla beynimden vurulmuşa döndüm.
Nazır Sercan’ı kaybetmiştik.
Çorum Lisesi’nden sınıf arkadaşım Nazır Sercan’ı…
Akşam da sevgili Mehmet Battal telefon etti, kayınbiraderi, Çetenoğulları’ndan Halit Çetin’i kaybettiğini bildirdi. Bu haberi ancak internet sitemize yetiştirebildik.
Ve ne yazık ki, önceden belirlenmiş programım nedeniyle, her ikisinin cenazesine de katılamadım.
Bizim mesleğin cilvesi de bu; çok istediğiniz halde, kimi zaman dostlarınızın iyi gününde, kötü gününde yanında olamamak…
Mekânları cennet olsun.
*
6 Fen-B sınıfı olarak, 2010 yılında bir araya gelmiştik.
Önce, arkadaşımız Prof.Dr. Baki Erdoğan, bizleri Ankara’da toplamış, kırk yıl birbirini görmemiş eski arkadaşların kucaklaşmasını sağlamıştı.
Ardından, o yılın Cumhuriyet Bayramı’nda Çorum’da toplandık.
Çorum programını, Enver (Leblebicioğlu) ve Cihat (Ecdaroğlu) kardeşlerimizle birlikte yaptık.
Anitta’daki yemekte, efsane beden eğitimi öğretmenimiz Hikmet Dikmen’in, telefondan bizlere hitap etmesini sağladık. “Merhaba Çorum” diye başlayan duygulu konuşmasıyla 1960’ların ortalarına götürdü bizi Alaçatı’da yaşayan hocamız.
Ertesi gün Çorum Lisesi’nde, koridorları dolaşarak, eski sınıfımızda eski sıralarımıza oturarak yaşadığımız inanılmaz nostalji…
Ve o günün akşamında da, Vadi’de çalınan “felekten bir gece”…
Tüm bu birlikteliklerimizde, sevgili Nazır da aramızdaydı…
Hepimiz gibi o da, ilk gençlik yıllarımıza dönmüştü, çocuklar gibi…
Dr.Recep Burhanoğlu’nun önerisiyle, bir sonraki yıl Fethiye’de buluşmayı kararlaştırmıştık, ama olmadı. Çorum’daki o toplantımız son oldu.
Belki yeniden bir araya geleceğiz, ama hepimiz olamayacağız ne yazık ki.
Örneğin Nazır olamayacak aramızda.
*
Zaman çok acımasız gerçekten.
Ne çabuk ulaştık, devletin “yaş haddi” saydığı rakama?...
Gazipaşa İlkokulu’nun o eski ahşap binasının mazot kokulu koridorlarında ürkek adımlarla yürüyüşümüz daha dün değil miydi?
Çorum Lisesi’nin orta kısmı, lise yılları dün kadar yakın değil mi?
O zaman “lise” denince Çorum Lisesi anlaşılırdı. Başkaca da Öğretmen Okulu vardı, Erkek Sanat vardı, İmam Hatip vardı…
Başımızda kavak yellerinin estiği, dostlukları ilk duyumsadığımız, ilk yürek kıpırtılarıyla ilk sevdalara yelken açtığımız “umutlar ilkbaharı”…
Ya şimdi?
Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
*
Dikkatli okurlarım mutlaka farkındadır; böyle duygu dünyamı yansıtmaya çalıştığım yazılarımda, Cahit Sıtkı’nın dizelerine çok sık başvuruyorum.
Bir de Yahya Kemal’in…
Bir de Bedri Rahmi’nin…
Bir de…
O yıllarda okuduk onları da ondan.
O şairler kuşağının duygusal satırları o dönemde içimize işledi de ondan.
Gerçi, müzikte, sanat müziği öncelikli olmak üzere, halk müziğinden arabeske, batı müziğinden pop müziğe kadar geniş bir yelpazeyi kucakladığımız gibi, şiirde de eskiyle yeniyi harmanladığımız bir gerçek.
Bizim kuşakta genellikle var bu.
Kulağımıza hoş gelen, yüreğimizi titreten her tınıyı, her dizeyi alıp başımızın üstüne koyuyoruz, saplantısız biçimde.
Duygu dünyamızı açık tutmaya çalışıyoruz tüm güzelliklere…
*
Elbette, gong çaldığında “İşte geldik gidiyoruz, kalanlara selam olsun!” demekten başka çare yok.
Ama, hayatı bırakmamak gerek.
Duygusallık tamam da, “tükenmişlik sendromu” yakışmaz bize.
Yaşama tutunacağız hiç bitmeyecekmiş gibi bu ömür…
Gidenlerin arkasından güzel duygularımızı, rahmet dileklerimizi yollayarak, sevgiyle dolu…
Kapımızı çalacak bir gün ölüm, hiç kuşkusuz…
E, hoş geldi sefa geldi!
Ama hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya, üretmeye devam etmek durumundayız.
Çünkü bizim kuşağın hâlâ verebileceği çok şey var bu topluma.
Sonuçta, hiçbir şey için yılgınlığa düşmeye değmez.
Yıkılacağız, kahrolacağız, ama yeniden ayağa kalkıp yürümeye devam edeceğiz.
Zamanın acımasızlığına inat, yaşamaya devam edeceğiz.
Nazım’ın dediği gibi, vaktimiz yok ölenlerin yasını tutmaya, hayat uçup gidiyor avuçlarımızın arasından.
Ruhun şâd olsun Nazır!
Ömrünüz uzun olsun tüm dostlarım.


Beş yıl önce Ankara’daki toplantıdan…Ayakta soldan üçüncü, dün toprağa verdiğimiz Nazır Sercan…


Çorum Lisesi 6 Fen-B sınıf arkadaşları, Anitta Otel’de 2010 yılı Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda…


Bugün olgunluk dönemini yaşayan sınıf arkadaşları, 2010 buluşmalarında, kırk yıl önceki sıralarında…


Çorum Lisesi’nin öğrenci giriş kapısı merdivenlerinde…


Vadi Restaurant’ta müzik eşliğinde eğlence…Üstteki fotoğrafta sanatçı, Afet-Fikret Berker çifti ve Nazır Sercan’la…
Alttaki fotoğrafta ise Mehmet Battal, Osman Yavuzer, Naci Bilan ve ayakta Nazır Sercan, yine sanatçıyla esprili bir pozda…