5 Temmuz tarihli yazımın sonunu "Ve bu ülkede adam gibi bürokratlar da olmuştur, adam gibi vali de olmuştur. İşte onlardan biri, belki de ilki..." diye bağlamıştım;
Evet, bu ülkede iz bırakan, halkın gönlünde taht kuran, yani unutulmayan emniyet müdürü, unutulmayan vali, unutulmayan bakan da olmuştu.
-İşte şüpheli bir trafik kazasında ölen Vali Recep Yazıcıoğlu bunlardan biriydi.
-Yine şüpheli bir trafik kazasında ölen Bakan Adnan Kahveci bunlardan biriydi.
-Ve öldürülen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan bunlardan biriydi.
-Ve de öldürülen Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul bunlardan biriydi.
***
Elbette ki konumuz, başlıktaki bir vali...
-Ayşe Kulin'in bizzat kendinden aldığı bilgilerle yazdığı "Vali" romanına, TV'de "Köprü" dizisine, sinemada "Vali" filmine konu olan bir vali...
-Süper vali, efsane vali, zıpkın vali, aykırı vali, yani sıra dışı olarak bilinen bir vali...
-Kurulu bürokrasiye isyan eden bir adam... Diyebiliriz ki, adam gibi bir adam... Yani
adam gibi bir vali... Yani Recep Yazıcıoğlu...
***
1968 yılında, Aydın'da Maiyet Memuru olarak göreve başladı. 1971 - 1984 yılları arasında sırasıyla Kalkandere, Bahçe, Hamur, Ayvacık, Kırıkhan, Alaca, Akçakoca ilçelerinde kaymakamlık yaptı.
1984 yılında Tokat Valiliğine, 14 Ağustos 1989'da Aydın Valiliğine, 19 Ağustos 1991 tarihinde Erzincan Valiliği'ne atandı.
26 Eylül 1999’da da Merkez Valiliği'ne getirildi ve son olarak 2003 yılında Denizli Valiliği'ne atandı.
Trabzon/Sürmene/Köprübaşı'nda 2 Haziran 1948 doğdu. 2 Eylül 2003'de Eskişehir-Ankara yolunda Temelli yakınlarında trafik kazası geçirdi. 8 Eylül 2003'de Ankara İbn-i Sina Hastanesi'nde öldü.
***
O, ezberleri bozan bir vali olmuştu.
-Alaca Kaymakamı iken ilk defa makam odasına "Kapıyı vurmadan girin" yazısını asmıştı. Ki, halk ilk kez böyle bir şeyle karşılaştığı için kapının boyalı olduğunu sanmıştı.
-Tokat'taki hizmetlerinden ötürü yılın bürokratı seçilmişti. Verilen ödülün altında verilme nedeni olarak "Türkiye'nin en genç valisi olmasına karşın Tokat'ta, döneminde yapılan ilkokul ve sağlık ocağı sayısının Cumhuriyet döneminden fazla olması" yazılmıştı.
-13 Yıllık kaymakamlık süresinde kimse tanımadığı halde Tokat'taki valilik döneminde kendine 4. Murat denilmişti.
Resmi dairelerde belli saat ve yerler dışında sigara, çay ve kahve içmeyi; kahvehanelerde kâğıt ve okey oynamayı; meyhanelerde bir dubleden fazla rakı içmeyi yasaklayınca Türkiye'nin gündemine oturmuş ve 4. Murat olarak tanıtılmıştı.
-Sisteme, bürokrasiye, klasik devlet anlayışına sert çıkışlar yapmış, sözünü sakınmamıştı.
-Nitekim Türkiye'deki bürokrasi hastalığını, "halka karşı sert olmak, halka tepeden bakmak, işi yokuşa sürmek, vatandaşı engellemek, bugün git yarın gel anlayışı..." diye tanımlamıştı. Ve "bu hastalığa karşı elbette bir nefret uyanır" demişti.
-Devletin aracını kişisel işlerinde kullanmamıştı.
-Aşağı-yukarı sürekli tebdil-i kıyafet gezerek denetim yapmıştı.
-Olabildiğince korumasız gezerek halkına güven duyan bir vali olmuştu.
***
Onu romanlara, sinemaya, TV dizisine konu eden olay ise bir köprü olayıdır.
Yıl 1993 Temmuz'un 2'si... Sivas'ta Madımak oteli yakılmış, 33 aydın yanarak can vermiştir. 3 gün sonra yani 5 Temmuz'da, Erzincan Kemaliye ilçesinin Başbağlar köyünde 33 köylü kurşuna dizilerek öldürülmüş, tüm evler, okul ve cami yakılmıştır. Olaya "Sivas'ın intikamı" görüntüsü verilerek ülkede büyük bir Alevi-Sünni çatışması ateşlenmek istenmiştir.
Başbağlar ve 22 köyün şehirle irtibatı zordur. Katliam için Başbağlar özellikle seçilmiş gibidir. Bölge köyleri, Fırat'ın kolu Karasu üzerinde bir köprü yapılmasını istemiştir. Önceki köprü Keban Barajı nedeniyle su altında kalmıştır. Devletin 1970'lerde vadettiği köprü yapılmamıştır. Ancak tehlikeyi gören Vali Recep Yazıcıoğlu'nun olağanüstü çalışmaları sonunda yapılmış ve 1997 yılında hizmete açılmıştır.
Ve de Valinin dillere destan çabasıyla tüm yerel imkânlar kullanılmış, devletin 1 trilyon maliyet çıkardığı köprü, 300 milyara yapılmıştır.
***
Güzel sözleri de olmuştu Recep Yazıcıoğlu'nun.
"Kurtarıcı halktır. Halkın örgütlü gücüdür, halkın katılımıdır" demişti.
"Bizim giyim ve kuşamımızdan başka neyimiz Avrupalıya benziyor ki, bizi aralarına alsınlar"...
Ve "Avrupalı bizi Ortak Pazar'a değil, ortak mezara bile almaz" demişti.
"Halkımız sistemi hiç tartışmıyor. Yüksek sesle haykırmak ise anarşi kabul ediliyor"...
Ve "Halkımız duyarsız, ilgisiz. Çarkıfelek'e, Sibel Can'a gösterdiği ilgiyi değişime göstermiyor" demişti.
"Atçalı Kel Mehmet 1826'da hademe olarak çalıştığı valiliği basar ve kendini vali ilan eder. Buna ilk demokrasi girişimi deniliyor. İşte ilk demokrasi girişimi böyle olursa, bugünün demokrasisi de böyle olur" demişti.
Ve de ben öldüğümde mezar taşıma "Hür, demokrat, adam gibi bir ülkede yaşayamadan, gitti" diye yazın demişti.