Hasta oldum, ciğerimde yaram var.
Doktor diyor hiç üzülme düşünme.
Zanneder ki çok birikmiş param var
Doktor diyor hiç üzülme düşünme.
Hüseyin Çırakman(*)

Üzerine basıp geçtiğimiz bitkiler vardır. Kimse onlara dönüp bakmaz bile. O çevrede yaşayan insanlara sorsan adını bile bilmez. Alt tarafı ottur, çöptür. Onları kimse ekip biçmez. Hayvanlara versen onlar da yemez. Sadece sevmediğimiz bazı insanlara hakaret etmek istediğimizde benzetme yaparız: Ot gibi!
Kurak geçen yıllarda bir damla suya hasret kalır. Yağmurun çok yağdığında akan sel onu kökünden söküp götürür. Görmesini bilenler için inanılmaz güzellikte çiçekler açar. Yüz binlerce böcek, o güzelim kokular içinde dur durak bilmeden birinden bir diğerine kanat çırpar.
Onlar için her saniye çok değerlidir. Bir an için çiçeklerini olgunlaştırıp neslini devam ettirmek ister. Yeterince suyu, besini bulamadığında bütün gücünü çiçeklerine verir. Yaz sıcaklarında boyunlarını büküp kurumaya başlar. Tohumlarını olgunlaştırıp toprağa teslim edenler çok şanslıdır!
Anadolu insanları da bu topraklarda yaşayan bitkiler gibidir. Doğduğu gün başlar kırılmaya. Hastalıktan, yokluktan dolayı çare bulunabilecek dertlerden bir türlü kurtulamaz. Onların arkasından ağıtlar yakılır.
O güzel insanların sesi olan halk ozanları vardır. Bazı yörelerimizde aşık denir. Ellerinde kırık bir saz, köyleri kasabaları dolaşırlar. Türküleri dilden dile dolaşır. Yüzlerce yıldır inanılmaz bir servetin içinde bir eli yağda bir eli balda yaşayanı olmamıştır. Onlar yoksul doğarlar, yoksulluk içinde yaşarlar.
Çıkıp sokaklara yüz kişiye, bin kişiye sorsan Hüseyin Çırakman adını kaç tanesi duymuştur? Kimdir, necidir, aç mıdır, susuz mudur, yaşıyor mu bilen var mı?
Anadolu insanı yaşadığı toprağın bir parçasıdır. Zamanlı zamansız aramızdan ayrılır. Onlar da çevresinde yaşayan bitkiler gibi varını yoğunu geleceğinin daha iyi olması için harcar.
Gelecek denilen şey, bir türlü gelmez!
(*) Kendi vasiyeti üzerine Sungurlu’nun Akpınar köyünde Sabır oğlu Türbesi’nin bulunduğu köy mezarlığına gömülen ozanımızın anısına…
* * *
Hoş Geldiniz Erenler
Her müzik korosu, konserlerinde ilk kez bu türküyü seslendirir, her sazı eline alan bu şiiri dillendirirdi. Ancak köprünün altından çok sular aktı. Toplumun değer yargıları değişti. Halk ozanları, onların yanık sesleri unutuldu. Bir günde ünlü olan; ertesi gün unutulan ses sanatçıları türedi. Önceden konuşmalarında ne kadar çok Fransızca, İngilizce sözcük kullanan o kadar çok bilgili insan kabul ediliyordu. Gün geldi yabancı dilde müzik, farklı yorumlara açık sözler içeren şarkılar dinlenir oldu.
Bir kaç dizeyle Ünlü ozanımızı unutmayalım.
Arzu ederdiniz bir yol görmeye
Bugün bize hoş geldiniz erenler
Muhabbet bağından güller dermeye
Bugün bize hoş geldiniz erenler

Tarihler boyunca bir milletiz biz
İlimce dünyaya vermiştik bir hız
Büyük bir babanın torunlarıyız
Bugün bize hoş geldiniz erenler

Hisse alın Çırakman'ın sözünden
Zerre kaçmaz ariflerin gözünden
Kemal Atatürk'ün aydın izinden
Bugün bize hoş geldiniz erenler
*
İnsanlık mektebi
İnsanlık mektebi açılsa idi
Oradan dersimi almak isterdim
Gece gündüz çalışırdım ilime
Her şeye faydalı olmak isterdim
*
Kal Biraz
Bir gün kavuşursun sadık yârine
Gitme gitme Veysel baba kal biraz
Her an sevdiğinden ayrı değilsin
Hiç üzülme neşelenip gül biraz
*
İnsanlık
Odun yok, kömür yok, param kalmadı
Halimizi bir gel de gör insanlık
Ölmek istiyorum çarem kalmadı
Halimizi bir gel de gör insanlık