İnsanların arzulan, inançları, tabuları, açığa vurduğu veya vuramadığı tüm düşünceleri saklayan zihinsel bölmedir diye tanımlanır bilinçaltı.

Türk Dil Kurumu ise şuuraltı ya da bilinçdışı diye tanımlar.

Meydan Larousse ise, "Kişinin bilincinde olmadığı ama davranışını etkileyen bir ruhsal durumdur" diye tanımlar.

Öğretmenliğimin ilk yıllarında çok sevdiğim ve saydığım babacan bir okul kâtibimiz vardı. Bir gün "Siz tavşanın geçtiği yeri 7 yıl ekmiyormuşsunuz" dedi. "Doğru, bizim 6 tarladan geçti. Babam 7 yılın geçmesini bekliyor! " demiş ve gülüşmüştük.

Bir kısım din tacirleri toplumun zihnine öyle şeyler kazıdı ki asırlarca çıkartmak mümkün olmadı.

Bu inanç tacirleri inanç gruplarını öyle sömürdüler ki, ortak değerleri geliştirmek yerine aradaki farklılıkları iyice derinleştirip olmadık suçlamalar icat ettiler.

İşte bilinçaltına yerleştirilen bu saçmalıklar yazarında, çizerinde, sanatçısında, politikacısında, hatta aydınlarında velhasıl tüm toplumda zaman zaman dışa vurulmuştur.

Bu konuda toplayabildiğimiz bazı tespitleri şöyle bir sıralayalım:

Yıl 1971. MEB tarafından basılıp okullara dağıtılan Reşat Nuri Güntekin'in "Balıkesir Muhasebecisi " adlı oyun kitabından bir alıntı; "Kan amma vurdu. Eh bu kadar olur... Kızılbaşların mum söndü gecesi gibi, töbe töbe.

Yıl 1973. MEB tarafından okullara tavsiyeli Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın "Toraman" romanından bir alıntı. "Tanrı insanı bir kere saptırmasın. Herif artık bu hırtlamba karının yüzüne bakmaktan bıktı. Karşısında dolanan ay gibi evlatlığı görünce kendini tutamadı. Mezhebi geniş adam... Kızılbaş mıdır nedir?"

MEB Talim Terbiye Kurulunun 2 Mart 1989 gün ve 1420 sayılı onayıyla eğitim öğretim açısında uygun bulunan İngilizce sözlükte "ENSEST" sözcüğünün karşılığı: "Akraba ile zina, Kızılbaşlık" olarak tanımlanır.

Yıl 1995. Star TV de Turnike programı. Şovmen Güner Ümit. Programdaki hostes kız hamile kılığına girer. Bilinçsizce bir espri yapar, Güner Ümit'e "Bu çocuk senden" der. Ümit ise "a a a! Benden mi!" der. Hostes kız hem espri hem kızgınlıkla "Yok babamdan" deyince, Güner Ümit "Yoksa siz Kızılbaş mısınız" diye sorar. Binlerce kişi Star TV çevresinde toplanır, Ümit linç edilmek istenir.

Yıl 1997. ANAYOL" hükümetinin Adalet Bakanı Şevket Kazan, "Aydınlık için bir dakika karanlık" eylemleri için " mum söndü yapıyorlar" der.

Yıl 2004. MEB tarafından okullara tavsiye edilen 100 temel eserden Ömer Seyfettin'in "HAREM" kitabının yeni baskısından bir alıntı:

"Evvel zaman içinde insanlar daha hayvanlara pek yakın iken ferdi izdivaç yokmuş. Sürü halinde yaşarlarmış. Kabilenin bütün erkekleri, bütün kadınların müsavi kocası imiş. (...) Doğan çocukların anası babası da kabilenin, bütün halkın imiş. Bu hal ayin gibi hala bazı cemaatlerde devam eder. Mesela Kızılbaşlık gibi..."

Yıl 2005. Yine MEB tavsiyeli Haldun Taner'in "Şişhaneye Yağmur " adlı oyun kitabından bir konuşma:

"Bırak allasen müdür bey. Bazen kanıma dokunuyor vallaha. Siz onun oruçlu olduğuna inanıyor musunuz? O, ne hinoğlu hindir o. Ne kahpe dinli Kızılbaş'tır o. Müslüman olsa acımak bilir." Konuşmanın diğer bir kısmında "Ve işte o anda tövbeler olsun, abla-kardeş Kızılbaşlar gibi sarmaş dolaş oluverdik." denir.

Ve yıl 2010. Ekim'in 6'sı. Çarkıfelek programı ve Mehmet Ali Erbil; Erzincan'la yapılan canlı yayında bağlantı kopar, ekran aniden kararır. Mehmet Ali, "Mum söndü mü yapıyorsunuz?" der. Ama yinede Alevi toplum sağduyulu davranmış ve küçük tepkilerle olay kınanmış, bir provakasyona gelinmemiştir.

Türk Edebiyatının ünlü yazarlarının bilinçaltında bu saçmalıklar bulunuyor ise ve bu saçmalıklar gerçekmiş gibi kitaplarında işleniyor ise, Mehmet Ali'nin sözü bunların yanında çok zayıf kalmıştır.

Ama Mehmet Ali yaptığı bir gafla, toplumun bilinçaltındaki ve giderek söndüğü sanılan, oysaki hala canlı olarak duran bir durumu dışa vurmuştur.

Tarihe baktığımızda, İslamiyet'teki iktidar kavgası sonuçta İslam Toplumunu neredeyse birbirini reddeden ama aynı kutsal değerlere inanan iki kampa ayırmıştır. Bu kampın Anadolu içindeki bir kesimi ise, Türkmen Kültürüyle harmanlanarak Anadolu Aleviliğini oluşturmuştur.

İşte yüzyıllarca bu inanç gurubu "İslam dışı" gibi gösterilip uydurulan saçmalıklar toplumun bilinçaltına kazınmıştır. Bu saçmalıklar zamanla bir önyargıya dönüşmüştür.

Aynı kökenden gelen, aynı dili konuşan, ortak bir tarihi olan, aynı şeylere ağlayıp aynı şeylere sevinen bu inanç gurupları, yan yana sanki iki düşman kesim gibi önyargılarıyla yaşamışlardır.

Farklı hesabı olan bazı çevreler ise, zaman zaman bu inanç guruplarını proveke etmişlerdir. Ve çok acı toplumsal olaylar yaşanmıştır.

Yapılması gereken bu önyargıların kınlmasıdır. Her ne kadar büyük atom bilgini Albert Einstein "Önyargıyı yıkmak atomu parçalamaktan daha zordur" demiştir ama Türkiye'nin bu kınlmaya ihtiyacı vardır. Başlatılan ama yarım kalan açılım bunun için çok Önemlidir.

Ve özellikle yapılması gereken, bilinçaltındaki tortuların temizlenmesidir. Unutulmamalıdır ki, "Kişiliğin temelleri bilinçaltında saklıdır" demiştir bir bilge.