ABD’de Demokrat Parti’nin başkan adayı, Joe Biden’ın, 7 ay önce The New York Times gazetesine verdiği röportaj, aradan uzun bir süre geçtikten sonra ülke gündeminin ilk sırasına oturdu. Türkiye karşıtı nitelikleri ile tanıdığımız Biden; “Türkiye’de darbe ile değil, muhalefeti destekleyerek iktidarı değiştireceğiz” demiş.

İktidarın bu sözü her nedense 7 ay sakladıktan sonra yeni gündeme getirmesi düşündürücüdür. İktidarın bu çıkışını emparyalime karşı bir çıkış olarak mı alacağız? Bir dik duruş olarak mı alacağız? Yoksa emperyalistlerle arası biraz açılınca, hem emperyalistlere hem ülke içi muhalefete karşı bir söylem olarak alıp bir taşla iki kuş vurma taktiği olarak mı değerlendireceğiz?

Öncelikle bu sözleri söyleyen partinin veya liderinin bu güne kadarki izlediği politikaya bakarsak inandırıcılığını siz düşünün.

Örneğin Biden’ın, Obama’nın başkan yardımcılığı döneminde sayın Erdoğan’la, adeta havası alınmış iki yarım küre gibi birbirlerine sarılışlarını izliyoruz televizyonlarda.

Yine  Merkez Partisi Genel Başkanı Abdurrahim Karslı, +1 TV’ye verdiği röportajda evindeki bir toplantıda Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak’ın “AKP’nin bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kurulduğunu iddia ettiğini” söyledi ve Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’ı da şahit gösterdi.

AKP 3 Kasım 2002’deki seçimlerinde iktidar oldu. Sayın Erdoğan’ın o sırada hiç bir  resmi görevi  yoktu. İlk soluğu ABD’de alıp Beyaz Saray’da kabul görmesine ne demeli?

“Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanlığına” ve Irak’ın Süleymaniye kentinde, 4 Temmuz 2003’te Türk askerinin başına çuval geçirdikten sonra, iktidardakilerin ABD’ye nota verilip verilmeyeceğini soran gazeteciye, “Ne notası, müzik notası mı?” ve “Büyük devletlere nota verilmez” şeklindeki yanıtlarına ne diyelim?

1 Mart teskeresinin geçmesi için gösterilen çaba. Kıbrıs’ta Annan Planı’nın desteklenmesi. Türk Ordusu’nun seçkin subaylarına FETÖ ve ABD ortak projesi sonucu kurulan kumpaslar. 2010 yılında Malatya Kürecik’te radar üssü kurulmasına izin verilmesi. Gazeteler, Amerika tarafından NATO görüntüsü altında İsrail’in buradan İran’ı gözlemlediğini yazıyor. Buna ne diyeceğiz?

Diğer taraftan Libya ve Kaddafi’nin en zor anında İzmir’in NATO operasyonlarının komuta üssü yapılmasına ne diyeceğiz? Kuzey Irakta serbest bölge oluşumundan, Suriye’nin bugünkü duruma gelmesine kadar yıllardır ABD ile yapılan işbirliklerini nasıl açıklayacağız?

Obama’nın beyzbol sopası göstermesinden, Trump’un “Aptallık etme” gibi sözcüklerle dolu mektubuna kadar girmeyim isterseniz.

Rahmetli İnönü; “büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer” demişti.

“Bir Amerikan projesi” olarak kurulan güçlerin, Kuvayi Milliyeci bir gelenekten gelen güçlerin emperyalistlerle işbirliği içinde olduğu suçlaması sadece bir ‘hamaset’ söylemidir.

Ancak Kuvayi Milliyeci bir ruhla emperyalizme karşı olunur. O zaman emperyalizmi denize dökersin. O zaman “Milliyetçiliği Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına yazarsın” O zaman 1 Mart teskeresine ret çekersin. O zaman haşhaşı da ekersin, hatta Türk Halkı’na coşkuyla “Haşhaşı da ekeceğiz, seni yurttan sökeceğiz” türküsünü söyletebilirsin. Dağlara taşlara dinletebilirsin. Gerisi ‘Lafügüzaf”.