Covit 19 virüs salgını pek çok konuda dengeleri altüst etmiştir. Ülkemizde bazı belediyeler hayırsever vatandaşlardan aldığı yardımı, zor zamanlarda halka dağıtarak veya aş evleri açarak destek oluyordu. İktidarın yardım ve aşevi hesaplarına bloke koyması insanları hayrete düşürecek boyuttadır.

Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki, bugün siyaset yapma zamanı değildir. El ve güç birliği ile ülkemizi esenliğe kavuşturma zamanıdır. Krizi fırsata ve siyasi menfaate dönüştürme düşüncesi olsa olsa bu ülkeye yapılmış en büyük kötülüktür. Halk can derdindedir. Halk aş, iş, ekmek, gelecek derdine düşmüş. Bazıları siyasi getiri peşine düşmüş. “Acım” diye çığlık atan halka “Geber” diyerek çözüm üretemezsiniz.

Yardımların engellenmesi toplum sağlığını hiçe saymaktır. Yasalara göre belediyeler yardım toplayabilir. 2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu, “Kamu yararına uygun olarak, amaçlarını gerçekleştirmek, muhtaç kişilere yardım sağlamak ve kamu hizmetlerinden bir veya birkaçını gerçekleştirmek veya destek olmak üzere gerçek kişiler, dernekler, kurumlar, vakıflar spor kulüpleri, gazete ve dergiler yardım toplayabilirler” diyor. Bunu da mülki idarenin iznine bağlıyor.

Yerel yönetimler yetkisini Anayasanın 127. Maddesinden alırlar. Bulunduğu beldenin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, kuruluş esasları kanununda belirtilen kamu tüzel kişileridir. Bu anlamda 2860 Sayılı Yasanın kapsamı dışında kalıyorlar. Ülkenin saygın hukukçuları bu konuda aynı düşüncededir.

Seçimle iş başına gelen kuruluşlar, Anayasanın kendine tanıdığı yetki ile belediyelerin toplum sağlığını koruması temel sorumlulukları arasındadır. İçişleri Bakanlığı ayrımcı ve ayrıştırıcı bir tutumla, ideolojik ve despot bir anlayışla, salgın hastalık ortamlarında bile bu tutumunu sürdürüyor olması endişe verici boyuttadır.

Yardım hesaplarına el koymak, hukukçu Sayın Atilla Kart’ın deyimi ile “Yetkiyi kötüye kullanmaktır… Toplum sağlığını sabote etmektir… Suç işlenmektedir… Kamu bankalarının maalesef o direnci göstereceklerine ihtimal vermiyorum ama İçişleri Bakanlığı’nın bu yöndeki talimatları uygulama aynı zamanda bir kanunsuz emir ve talimattır, hem Türk Ceza Kanunu hem de anayasal anlamda. Ne yazık ki, bunun suç olduğu değerlendirmesini yapacak bir yargı mekanizması, bir anayasal kurum kaldı mı?” diye sormaktadır.

Eskişehir ve Antalya Murat Paşa Belediyelerinin yoksullara verdiği bir öğün yemeğe göz diken bir iktidar, yönetme yeti ve becerisinden yoksundur. İktidar kendinden olmayan belediyelerle uğraştığı kadar salgınla uğraşmıyor. Öngörüsüzlükleri yarar yerine zarar getiriyor. Son sokağa çıkma garabetinde yaşayarak gördük. Üç kuruşluk maske dağıtımını bile ne yazık ki becerememiştir.

Demokrasi güçleri halka yardımın mutlak bir çaresini bulacaktır. Çünkü onlar bu halkın vicdanıdır. Bakın Ankara’da mahalle bakkallarının veresiye defterleri kapatılıyor. Nakit yerine, mal ve hizmet yardımlarına başlandı bile.

Ne diyelim demokrasiyi, hakkı ve halkı ilke edinen belediyeler, halka yardımı hak sayıp bir yolunu bulacaktır. İçimden ilk defa bir arabesk türkü söylemek geliyor. “Zalimin zulmü varsa, masumun Allah’ı var”