Devleti devlet yapan, saygın yapan, örnek yapan en önemli özellikleri, vergide adil olması, hukukta adil olması, en önemlisi de bu konularda vatandaşın hak ve hukukunu koruyan, vatandaşın hak arama, sorgulayabilme geleneğinin yerleşmesidir.

Sözü muhtarlıklarda alınan harç ve basılı evrak ve ücretlerine getirmek istiyorum. Bir dönem muhtarlara maaş verilmiyordu, basılı evrak karşılığı cüz’i paralar alınıyor. Vatandaş da buna bir bakıma hoşgörülü yaklaşabiliyordu. Oysa şimdi muhtarlar hatırı sayılır maaş alıyorlar. Yetmiyor basılı evrak ve harç adı altında binlerce  lira para topluyorlar. Bu paranın tümü de  muhtarların cebine kalıyor. Elimdeki belgeye göre paranın tümünün muhtarlara kaldığını iddia ediyorum. Aksini söyleyen biri beni ikna etsin.

Elimdeki belge Çorlu ….. Mahallesi Muhtarlığına aittir. İmza, Muhtar F.D.’ye ait. Muhtar iki evrak basıyor, hatta kendi interneti veya bilgisayarı sorunlu olduğu için, gidiyor komşu muhtarın bilgisayarında basıp evrakları veriyor. İki dosya kağıdına 16 lira alıyor. Yani evrak başı 8 lira. Makbuz istendiğinde ise makbuz vermediklerini belirtiyor, yukarıdan emir böyle deyip konuyu geçiştiriyor. Vatandaşın ısrarla maliyenin makbuzu olmadan para almanın usulsüzlüğü söylemine ise, fotoğrafta gördüğünüz sıradan bir kağıda yazarak usullü hale getiriyor.

Bu durum açıktan vatandaşı ahmak yerine koymaktır. Vatandaşın hafife alınmasıdır. Vatandaşın maliyenin makbuzunu istemesi kadar daha masumane ne tavrı olabilir? Sanılmasın bunu sadece bu muhtar yapıyor. Araştırmalarıma göre muhtarların önemli bir kısmı bu usulsüz tutum içinde, devletin parasını cebe atıyorlar. Atıyorlar diyorum sözümün arkasındayım.

İlkokul öğrencisine sorsak atom neye denir; size “maddenin özelliklerini taşıyan en küçük parçasıdır” diyecektir. Bu mantıkla muhtar devletin özelliklerini taşıyan en küçük parçasıdır veya birimidir. Devletin bir biriminde vatandaştan para alınıyor ama maliyenin makbuzu verilmiyor. Bunu nasıl izah edeceğiz? Para muhtara kalıyorsa gelir vergisi vermek zorunda,  devlete kalıyorsa maliyenin makbuzunu verecek. Kısaca makbuz kesiyorsan bu bir harçtır, kesmezsen haraçtır, bu kadar açık. Hak arayan vatandaşa, işi gürültüye getirip, laf kalabalığı ile ‘ham hum şarolop’ olmaz. Bu durum esastan yanlış değilse bile, usulen külliyen yanlıştır. Devlette makbuzsuz para tahsilatı yapılamaz, yapılıyorsa bu para devlete gitmez. Makbuzsuz tahsilat yasal değildir. Devlet ciddiyeti ile bağdaşmaz. Devlet yönetimi çiftlik yönetimi değildir.

İl idare Kurulu her yıl toplanıp muhtarların alacağı basılı kağıt ve harçları belirliyor. Fakat basılan kağıt resmi, sayısı, seri numarası olan matbu bir kıymetli kağıt değil ki. İl idare kurulu kararına göre 4 lira kıymetli kağıt, 4 lira harç parası. Yani muhtara sözde kuruş kalmıyor. Uygulamada ise tamamı muhtara kalıyor. Bu ne yaman çelişki böyle. Muhtar sıradan gazete kağıdına basıp veriyor. Kaydı yok, kuydu yok. Kayıt kuyut muhtarın vicdanı, devlet sadece vicdanla değil, artı hukuk ve yasalalarla yönetilir. Tek başına vijdan devletin para politikasında etik değildir. Eğer bunu yasa, yönetmelik ve usullerle perçinlemiyorsanız, açıktan birilerinin cebine halkın parasını dolduruyorsunuz demektir.

Muhtarlıkların nüfus oranına göre, bu durum bazı yerlerde muhtara ilave günlük bir maaş, hatta iki maaş dahi verilen yerler vardır. 300 işlem yapılan bir muhtarlık düşünün, işlem başı 8 lira olarak hesaplarsak usulsüzlüğün, haksızlığın dahası halkın nasıl soyulduğunun boyutu, devletin ettiği zararın boyutu ortaya çıkar.

Asgari ücretliyi vergi alarak inim inim inleten devletimizin, çoğu muhtarlıklarda muhtarların cebine, usulsüz, halkın cebinden günlük bir maaş atıyor olmasını, devletin adaletine, yönetim mantığına, örnek olarak yorumlayabilir miyiz?