Bu gazete, “Cumhuriyet değerlerine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesine bağlılık dışında” hiçbir siyasi çizgiye ya da siyasetçiye “yandaş” olmadan, hiçbir “ideolojik kaygı” ve “gönderme” çabası taşımadan, salt Çorum’un yararını, çıkarını düşünmeye, Çorumlu’nun haklarını savunmaya devam ediyor.

İnsanlık tarihinin ilk yazılı barış antlaşması Kadeş’ten yola çıkarak, Çorum’un, bırakınız Türkiye’yi, dünyada bile “barış kenti” unvanını en fazla hak eden kent olduğunu iddia ederken de, hem haklıydık, hem de geleceğin güzel Çorum’unu düşünüyorduk. Bunun için, yeni düzenlenmekte olan meydana “Kadeş” adının yakışacağını ve Çorum’a uluslararası bir prestij kazandıracağını ısrarla vurguluyoruz.

Hitit uygarlığının ve Kadeş’in Çorum için, Türkiye için taşıdığı önemi en iyi idrak edenlerden biri, Çorum Milletvekili Sayın İlksen Ceritoğlu Kurt’tu ve bu doğrultuda çok ciddi çalışmalar yaptı. Kendisi de “Puduhepa” kıyafetleriyle, Hattuşa’nın tanıtım elçisi oldu.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da, “barış” simgesi Kadeş’in farkındaydı ki, Çorum’da düzenlenecek uluslararası Kadeş Sempozyumu’nu ve “Kadeş Barış Ödülleri” adı altında “dünyaca kabullenilmeye aday” bir organizasyonu himayesine aldı.

Yarın başlayacak sempozyuma, Türkiye’nin yoğun gündemi nedeniyle Sayın Cumhurbaşkanı kendileri gelemeseler de, Başbakan Sayın Binali Yıldırım gelecekler. Bu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kadeş’e ve Barış’a verdiği değerin göstergesidir.

Çorumlu, bizim yıllardır ifade ettiğimiz “Barış Kenti” tanımlamasını beğendi ve içine sindirdi; içselleştirdi. Ama ne görüyoruz? “Barış”la anılmasını arzu ettiğimiz kentimize, bilemeyiz hangi mahfillerde, Türkiye’nin en büyük “cezaevi” komplekslerinden biri münasip görülmüş.

Değerli siyasetçiler, bizi yanlış mı anladınız acaba? Biz, barışa ve kardeşliğe dair güzel şeyler olsun istiyoruz. Uygarlık başkenti, hak ettiği “kültür-sanat kenti” kimliğini kazansın istiyoruz. Sanayisiyle, ticaretiyle, turizmiyle, eğitim ve sağlık hizmetleriyle “nitelikli” biçimde büyüsün istiyoruz. Bu büyümenin şartı olan yatırım ve hizmetlerden mahrum kalmasın istiyoruz.

Şimdi biz, cezaevimizle mi övüneceğiz?