Devlet Bahçeli, "Yüzde10 seçim barajı çok ağır" dedi; seçimlerin yüzkarası olan % 10'luk seçim barajı, siyasetin gündemine düştü.

Peki, 12 Eylül darbesiyle getirilen seçim barajında amaç ne idi?

-Halkın tercih alanını daraltmak;

-İstenmeyen partilerin meclise girmesini engellemek;

-Meclis çoğunluğunu ele geçirmek;

Yani özetle halk iradesine ipotek koymak, toplumsal muhalefetin siyasal tercihini kırmak, meclise girmesini engellemekti.

* * *

Önce bugüne kadar uygulanan seçim sistemlerine bir bakalım:

12 Eylül darbesinden önce: Liste Usulü Çoğunluk (1950-1954-1957), Barajlı D'hont (1961), Milli Bakiye (1965), Barajsız D'hont (1969-1973-1977) sistemleri uygulanmıştı.

12 Eylül'den sonra: 1983, 1987 ve 1991 yıllarında Çifte Barajlı D'hont Sistemi; 1995, 1999, 2002, 2007, 2011 ve 2015 seçimlerinde ise Ülke Barajlı D'hont Sistemi uygulandı.

Görüldüğü gibi ilk kez 1983'te, çifte barajlı sistemle halkın siyasal iradesine ipotek konuldu. 1995'ten bu yana da tek barajlı olarak devam etti.

O günden bu güne ülkede 10 genel seçim oldu ve 19 hükümet kuruldu. Bu hükümetler içinde her siyasi parti belli sürelerde yer aldı.

Ama darbecilerin çıkardığı bu yasaya, hiçbir siyasi lider elini sürmedi ya da süremedi.

Çünkü seçim barajı; kazanana bir fırsat, kaybedene sığınacak bir mağduriyet idi.

* * *

Başta 1982 anayasası ve YÖK olmak üzere, % 10'luk seçim barajı ile 12 Eylül darbecileri, cumhuriyete en büyük darbeyi vurmuştu.

Çünkü 82 Anayasası Cumhuriyeti tahrip etmiştir. YÖK üniversiteleri tahrip etmiştir.

% 10'luk Seçim barajı ise hem siyasi iradeyi hem de toplumsal iradeyi tahrip etmiş, mecliste otoriterliğin yolunu açmıştır.

İşte genel seçimlerden çarpıcı örnekler:

1987'de ANAP % 36'lık bir oyla mecliste % 65;

2002'de AKP % 34'lük oyla mecliste % 66;

2007'de AKP % 46'lık oyla mecliste % 62;

2011 'de AKP % 49'luk oyla mecliste % 60 oranında bir çoğunluk elde etmiştir.

Öyle ki, örneğin 2002 seçimlerinde geçerli 31,5 milyon oyun, 17 milyonu mecliste temsil edilirken 14,5 milyonu yani % 46'sı temsil edilememiştir.

Ve de görüldüğü gibi % 10'luk seçim barajı ile halkın siyasi tercihi engellenmiştir. Halk, iktidar olması istenen siyasi partilere yönlendirilmiştir.

* * *

Oysaki bugün Avrupa ülkelerinde %5'ten yukarı bir seçim barajı yoktur.

-Nitekim İngiltere, Fransa, Portekiz gibi birçok Avrupa ülkesinde baraj hiç yoktur.

-Danimarka'da, İsrail'de, Filipinler'de %2'dir.

-İspanya, Yunanistan gibi ülkelerde %3'tür:

-Bulgaristan, Norveç, İsveç gibi ülkelerde %4'tür.

-Belçika, Almanya, İtalya gibi ülkelerde %5'tir.

-Rusya'da % 7'dir.

-Türkiye'de % 10'dur. Ki, bu oran dünyada en yüksek orandır.

* * *

Yapılacak iş bellidir...

Eğer bu ülkede, halk iradesine az da olsa bir saygı var ise...

Eğer siyasi renkliliğin, demokrasinin gelişiminde bir etken olduğuna inanılıyor ise...

Yapılacak iş, 12 Eylül darbecilerinin getirdiği ve halk iradesine ipotek koyan faşist ruhlu bir yasanın arkasına sığınmamaktır.

Ya % 10'luk barajı tümüyle kaldırmaktır. Ki, doğrusu budur.

Ya da Avrupa Birliği'nin, Venedik kriterleriyle önerdiği % 3-5 oranındaki seçim barajını ölçü almaktır.

Herhalde Cumhuriyetin 94.yıhnda, siyasete yakışan da bu olmalıdır.