Vatan topraklarının düşman çizmeleri altında ezilmeye başlaması karşısında, bir milletin onurlu başkaldırışı, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasıyla başlıyor.

Anadolu’nun dört bir yanında kutsal direniş örgütleniyor, kurtuluş meşaleleri yakılıyor…

Hasan İzzettin Dinamo’nun “Kutsal İsyan” adını verdiği bu anti-emperyalist başkaldırı, 23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle, yani demokratik bir yöntemle sevk ve idare ediliyor.

Çünkü, bu onurlu ve başı dik mücadelenin lideri, “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” demektedir.

*

30 Ağustos 1922, Anadolu’daki Yunan işgalini sonlandıran Büyük Zafer’in tarihidir.

24 Temmuz 1923’te, Lozan Barış Antlaşması ile Mustafa Kemal önderliğinde Anadolu’da kurulan yeni devlet, tüm dünya devletleri tarafından tanınır.

29 Ekim 1923’te sıra bu devletin adını koymaya gelmiştir: Türkiye Cumhuriyeti.

*

Dikkatli okurlarımızın elbette gözlerinden kaçmıyordur; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile taçlanan Ulusal Kurtuluş Savaşı destanımızdan ne zaman söz edilse, “bağımsızlık” kavramı önemle vurgulanıyor.

Zira, tarih boyunca dökülen kanların, Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da verilen canların “bağımsızlık” uğruna verildiği çok iyi biliniyor.

İngiliz veya Amerikan mandası gibi kolaycı çözümler peşinde koşan tatlısu kahramanlarının acizliklerini suratlarına çarpan Gazi de, bağımsız ve özgür karakteriyle , hem ulusunun kaderini belirliyor, hem de dünya çapında emperyalizmin boyunduruğundan kurtulma yolunda bağımsızlık hareketlerine ilham kaynağı oluyor.

*

Hiç kuşku yok ki, Büyük Önder, daima “zor” ama “onurlu” yolu seçmiştir.

*

Bağımsızlığın değerini, içinde yaşadığımız şu günlerde milletçe çok daha iyi anladığımızı düşünüyorum.

Veya emperyalizm gerçeğini daha iyi kavradığımızı…

*

Tarihimizdeki övünç duyduğumuz kahramanlık destanlarımızın, milletimizin bağımsız ve özgür yaşama iradesinden kaynaklandığını idrak etmek de, doğrusu paha biçilmez bir gurur…

Dolayısıyla, gazetemin “bağımsızlık” konusundaki duyarlılığı da gerçekten kıvanç verici.

Bir kez daha inançla tekrarlayalım: Atatürk’ün bizlere emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar bağımsız, özgür ve bir bütün olarak yaşatmakta kararlıyız.

İçinden geçmekte olduğumuz zorlu süreci de, birlik-beraberlik ruhumuzdan alacağımız güçle “başarıyla” aşacağımızdan şüphe duymuyoruz.