Arayı soğutmadan bu kez lise bitirmeleri için yaptığım başvuru kabul edildi. Bu kez de Ulus Meslek Lisesine kayıt yaptırdım. Ders kitaplarını edinip yine gecemi gündüzüme katarak derslerime çalışmaya başladım. Yine sınav dönemlerinde izin almak suretiyle sınavlara girdim. Liseyi de zor da olsa bitirmeyi başardım; lise mezunu oldum. Açıkçası; çalıştım, girdim, başardım diyorum ya, siz, bir de bana sorun; başarabilmek için ne sıkıntılı günler, ne uykusuz geceler geçirdiğimi. Benim sıkıntılarımı ancak benim konumumda olanlar bilir.
O zaman teknik kadro sıkıntısı vardı. Bu konu da Özlük İşleri Genel Müdüründen soruluyordu. O zaman Özlük İşleri Müdürü Fikret Otman’dı. Rastlantı bu ya, müdür Fikret Orman evini badana boya yaptıracakmış. Bize haber verildi. Gerekli malzemelerimizi alıp evine gittik. Badana boya işini üç günde bitirdik. Zaten böyle müdür konumundaki kişiler para çalışma ücretimizi vermezler; biz de alamayız.
“Ustalar elinize sağlık” dedi, teşekkür etti.
Biz tam ayrılacakken:
“Sayın Müdürüm, bir maruzatım var “ dedim.
“Söyle bakalım,” dedi.
“Ben okul dışından meslek lisesini bitirdim. İdari
ve Mali İşler Dairesi, yani bizim amirimiz, kadro yok diyerek bana kadro vermiyor; derece ve kademe terfiim yapılmıyor. O nedenle bu mağduriyetimin giderilmesini istiyorum,” dedim.
O da:
“Yarın benim yanıma gel,” dedi.
Çünkü, kadro verilmesi işi onların elinde.
Ertesi gün yanına gittim. Durumumla ilgilendi. Sözün kısası, kadro ve derecem ikinci derecenin ikinci kademesine yükseltildi. Maaşım oldukça farklandı, mağduriyetim de giderilmiş oldu.
İdari ve Mali İşler Müdürlüğü benden emekli olacağıma dair dilekçe aldı. Alacağım derece ve kademe kalmadığı için kadroyu da şartlı vermişlerdi bana.
Genel Müdür bana:
“Haydar Usta,” dedi. “Daha yükseleceğin derece ve ve kademe kalmadı. Vardığın yer son sınır. Emekli ol. Boşa merdiven ve teneke taşıma.”
Ben yine de üç dört ay çalıştım. Ardından emekli olmak için dilekçemi verdim. 27 yıl iki ay hizmetim çıktı. Böylelikle alnım açık ve gönlüm rahat olarak 1995 yılının Haziran ayında emekli oldum. İkinci dereceden emekli olduğum için, yurt dışı seyahatler için “yeşil pasaport” alma hakkını da sahip oldum.
Yaşam her şeye karşın sürüyor. Bu arada sırasıyla çocukları da evlendirdim. Zaman zaman yaşamın umulmadık kötü sürprizleriyle karşılaşsak da bunların karşısında pes etmeden, eğilip bükülmeden, dimdik karşı konulması gerektiğini de yaşadıklarımızla öğrendik.
Bu arada köyümüz için bir “Haberleşme ve Yardımlaşma Derneği” kurduk. Dört yıl bu derneğin başkanlığını yaptım. Dört yıl da başkan yardımcılığını sürdürdüm. Sonra bu işi gençlere bıraktık. Şimdi onlar yürütüyorlar bu işi.
Ama yine de zaman zaman doğduğum, büyüdüğüm, okulunda okuduğum, çocukluk yıllarımın geçtiği, evlendiğim ve bir süre sonra geçim kaygısıyla taşınarak ayrıldığım köyümü özlüyorum. Bu özlemimi de şu şiirimle dizelere döktüm.

ÖZLEDİM
Bir Paşa(*) kurmuş Polatlı köyü
Nerden gelmiş ola paşanın soyu.
Eskiden söylenir Polatlı deyi
Ben köyümün dağlarını özledim.

Acaba bu paşa nereden gelmiş
Polatlı adını nereden almış.
Çok gezmiş çevreyi burayı bulmuş
Ben köyümün bağlarını özledim.

Bizim köyün dağları var düzü var
Allı pullu gelini var kızı var
Çok güzel baharı hem de yazı var
Ben köyümün çaylarını özledim.

Eski yapı okulu var görünür
Ulu ardıç bulutlara sürünür
Bahar gelir çiçeklere bürünür
Ben köyümün baharını özledim

Bahar gelir coşar akar çayları
Burcu burcu kekik kokar dağları
Çeşit çeşit üzüm verir bağları
Ben köyümün bağlarını özledim.

Bayramda gurbetçi gelir köyüne
Selam verir ahbabına soyuna
İçmeye doyulmaz köyün suyuna
Ben köyümün sularını özledim

Aslımız Sungurlu Polatlı Köyü
Toplanıp taşındı hep emmi dayı
Bin dokuz yüz yetmiş Haziran ayı
Ayrıldım da ben köyümü özledim.

Bizi yetiştiren Polatlı Köyü
Eski bir paşadan anılır soyu
Çeşmelerden akar buz gibi suyu
Ben köyümün sularını özledim

Gurbetçi özlemiş köyüne gelmiş
Görmüş bahçeleri kurumuş kalmış
O güzel mekanı virane olmuş
Ben köyümün geçmişini özledim
Musluğun başından(*) görünür bağlar
Yemyeşil örtüye bürünmüş dağlar
Yavrusun yitirmiş bir ana ağlar
Ben köyümün dağlarını özledim.

Köyümün altında sıra mezarlar
Taşlarına türlü yazı yazarlar
Bayramlarda hep orayı gezerler
Ben orada okumayı özledim.

Köyümün altında engin yazılar
Harmanda yayılır koyun kuzular
Hasret çekenlerin bağrı sızılar
Ben köyümün toprağını özledim.

Köyümüze gelmiş Muzaffer Hoca
Hep birlikte olduk gündüz ve gece
Ocak yanmayınca tüter mi baca
Ben köyümün dumanını özledim.

Bir öğretmen gelmiş Çıkrık köyünden
Kendisi Muzaffer ecdat soyundan
Islanmış, üşümüş yağmur suyundan
Ben köyümün yağmurunu özledim.

Haydar Şenol sözü burada bağladı.
Yazıyorken yüreğini dağladı
Özlem acısıyla yandı ağladı
Ben yurdumu vatanımı özledim.

(*)“Paşa”nın, köyümüzün kurucusu bir paşa olduğu büyüklerimiz tarafından hep söylenirdi. O nedenle köyümüzün önceki adı “Paşapolatlı Köyü idi. Sonradan değiştirilerek “Büyükpolatlı” köyüne dönüştürülmüştür.

(**) Musluğun başı: Köyümüzün güney çıkışındaki tepenin üstü. Bu yüksek yerden karşıdaki dağlar ve aşağıdaki bağlar çok güzel görünür.

(SÜRECEK)