21 Temmuz 2020 günlü yazımda “Her halde 24 Temmuz; ABD’den, Rusya’dan ve genelde Batı’dan gelen seslere, özellikle de Yunanistan’dan gelen seslere ve de dış basındaki eleştirilere karşı bir gövde gösterisi, bir siyasal duruş olacaktır” demiştim, öyle de oldu. 

Yani 24 Temmuz günü Cuma namazıyla, muhafazakâr kesimin 86 yıllık itirazı ve beklentisi sonlanırken, Batı’ya da tüm İslam dünyası adına bir mesaj verilir oldu. 

İşte bu nedenle, 31 Temmuz 2014 günlü yazımdan da faydalanıp konuya bir başka yönden değinerek, İslam dünyasının ve de Türkiye’nin kendisini bir sorgulamasını istedim.

*       *       *

Bugün dünya nüfusu yaklaşık 7 milyar.

Bunun % 32’si Hıristiyan, % 23’ü Müslüman, % 15’i Hindu, % 7’si Budist, % 0,2’si Yahudi,  %16’sı ateist, kalan kısım da diğer dinlerdir.

Açık bir dille ifade edilirse Hıristiyan dünyanın eğitim, bilim, sanat, edebiyat, siyaset ve tüm değerleriyle, İslam dünyasının 57 ülkesini bugünkü koşullarda kıyaslamak mümkün değildir. Bu nedenle Yahudi dünyası ile İslam dünyasını kıyaslamak istedim.

Dünyadaki Müslüman nüfus 1,6 milyarı aşmıştır. Toplam Yahudi nüfus ise 14 milyondur. Ama bu küçük Yahudi dünyası, adeta bütün dünyayı yönetir olmuştur.

Çünkü dünyanın en ünlü bilim adamları onlardandır:

Einstein, Freud, Marx, Newton, Darwin... 

Dünyanın en ünlü iş adamları onlardandır:

Soros (finansçı-ABD), Murdoch (medya devi-ABD), Ralph Lauren (Polo'nun sahibi-ABD), Mark Zuckerberg (Facebook'un sahibi ve kurucusu-ABD), Sergey Brin (Google'un kurucusu-ABD), Michael Dell (Dell compütürlerin sahibi-ABD), Rockefeller (ABD)…

Dünyanın en ünlü basın organları onlarındır: 

New York Times, Wall Street Jurnal, Time, Newsweek, The Times, The Daily Mail, The Daily Telegraph, Washington Post, Daily News, MTV, REUTERS, Warner grubu,  NBS, CBS ve ABC gibi dünyanın haber kaynağı olan medya grupları... 

Dünyanın en ünlü yönetmenleri onlardandır:

Steven Spielberg, Woody Ailen, Roman Polanski, Oliver Stone...

Dünyanın en ünlü siyasetçileri onlardandır:

İngiltere eski Başbakanı David Comeron, Fransa eski Cumhurbaşkanı Sarkozy, Yeni Dünya Düzeni ve BOP’un teorisyenlerinden Henry Kissinger gibi…

*       *       *

Bilim dünyasına baktığımızda ise:

Dünyanın en prestijli bilim ödülleri Nobel ödülüdür. 1901'den bu yana verilmektedir.

Edebiyat, Ekonomi, Tıp, Fizik, Kimya ve Barış dallarındadır bu ödüller.

57 devletten oluşan 1,6 milyarlık İslam dünyasında, bilim dalında Nobel ödülü alan iki kişi idi. Pakistanlı Abdus Selam 1979 yılında Fizik dalında, Mısırlı Ahmed Zewail 1999 yılında Kimya dalında almıştı. 2015’te Kimya ödülünü alan Aziz Sancar’la üç kişi oldu.

Müslümanların % 1'inden de az ve dünyadaki toplam nüfusu 14 milyon olan Yahudi toplumu ise bilim dalında 104 ödül ile toplamda 178 Nobel ödülü almıştır.

Ayrıca şunu da belirtelim ki, Edebiyat alanında İslam dünyası yalnız 2 Nobel ödülü almıştır. Biri 1988'de Mısırlı Necip Mahfuz, diğeri 2006'da yazarımız Orhan Pamuk'tur.

Görülmektedir ki, 14 milyonluk Yahudi dünyası, dünya sermayesini ve dünya siyasetini yöneten, dünya bilim hayatına damgasını vuran bir toplum olmuştur.

*       *       *

Elbette bu durum Müslümanlar aptal, Yahudiler çok zeki anlamına gelmez.

Ama İslam dünyasının sorgulaması gereken bir realitedir. O halde soralım:

Soru: Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür?

-Cevap: Eğitimdir. Yani sorgulayıcı, araştırıcı, yaratıcı bir eğitimdir.

-Cevap: Başarılı olmak hırsıdır. Güçlü bir milli refleks, güçlü bir dayanışma ruhudur.

-Cevap: Dünya siyasetindeki etkinliğidir. Küresel gücün desteğidir.

Soru: Neden Müslümanlar bu kadar güçsüzdür?

-Cevap: Yanlış eğitim, daha da ötesi sıfır eğitimdir. Yani din eksenli, sorgulayıcı ve araştırmacı olmayan ezberci bir eğitimdir.

-Cevap: Bilim üretmeyen, üretileni kullanan tüketici bir toplum oluşudur.

-Cevap: Dayanışma ruhu yoksunluğudur.

Ki, Irak'ta, Suriye'de, Libya’da Müslüman'ın Müslüman'ı katlettiği gibi...

Gazze'de Gazzeli Müslümanların katledilişini, 1 milyar 600 milyonluk (1,6 milyar) İslam dünyasının ve 350 milyonluk Arap dünyasının seyrettiği gibi...

*       *       *

Evet, İslam dünyası kendini bir sorgulamalıdır.

57 devletli 1,6 milyar nüfusun, neden dünya siyasetinde etkisiz oluşunu, neden bilim-teknoloji üretemeyişini, neden dünya çapında bilim, sanat, edebiyat, siyaset adamı yetiştiremeyişini sorgulamalıdır.

Ve her şeyden önce, ağırlığı din eksenli bir eğitimle bir şey verilemeyeceği, verilemediği sorgulanmalıdır.

Araştırmayan, sormayan, sisteme ya da bir düşünceye kapıkulu yetiştirmeyi amaçlayan bir eğitim sistemiyle, ne bilim adamının ne de siyasetçinin yetişemeyeceği sorgulanmalıdır.

Herhalde bu sorgulamalar, İslam dünyası içinde önemli bir yeri olan Türkiye için daha da önemli ve daha da öncelikli olmalıdır. 

Özellikle de Ayasofya ile dünyaya bir mesaj verilir, bir duruş gösterilirken