İngiliz Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, aynı zamanda Uluslararası Tur Rehberi, Mehmet Çevik yazmış.

Çok da güzel yazmış.

Ülkemizdeki malum bir kesimin; “babalarının kim olduğunu bilmelerini sağlayan bu ülkenin kurucusu ve kurtarıcısına” malum nedenlerle, her fırsatta kinlerini kusarken; bir İngiliz bayanın, (dedesini, Mustafa Kemal’in komutanı olduğu bir savaşta kaybetmesine rağmen) Mustafa Kemal’le ilgili düzdüğü övgüleri (siz de) okuyun ve duyun istedim.

Duyun ki nankörlüğümüzün, cehaletimizin boyutlarının ayırdına ve bilincine varın.

İşte o yazı..

* * *

“Tam 400 km uzunluğunda olan Londra Metrosu’ndan çıkıp, eve gitmek üzere otobüse bindim.

Bir sonraki durakta çok iyi giyimli, çok iyi İngilizce konuşan, tereyağından kıl çeker gibi kelimelerin üzerine tam basarak telaffuz eden, her haliyle İngiliz sosyetesine mensup olduğu belli olan bir hanımefendi, esenleyerek yanıma oturdu.

Hal hatır sorduktan sonra nereli olduğumu sordu.

Ben de, 'Hani dünyanın en uzun savaşlarından biri olan ve emperyalist ülkelerin tek bir devleti yok etmek amacıyla aralıksız ve amansızca saldırdığı, adına da 'The war of Gallipoly' -Çanakkale Savaşı- denen bir toprak parçasının yer aldığı ülkedenim' dedim.

Sözümü bitirir bitirmez bana doğru dönerek, yüzüme hayranlıkla baktı ve ‘Evet, çok iyi biliyorum, benim dedem de orada şehit oldu, orada yatıyor. Her yıl mezarını ziyaret eder çiçek koyarım. En az 500.000 Britanyalı,Yeni Zelandalı, Avustralyalı, Fransız ve diğer müttefiklerin bir hiç uğruna hayatlarını verdiği; sonu hüsranla biten bir savaş' dedi, heyecanla….

'Peki yenseydiniz sonu yine hüsranla biter miydi acaba?' dedim.

Derin bir iç çekti.

'Beyefendi' dedi…

Durdu, vereceği yanıtın uslamlamasını yapar gibiydi… Bir hüzün çöktü gözlerine.

Sonra, ‘Bizim oralarda ne işimiz vardı hâlâ merak ediyorum. Zaten ön cephede savaşanlar gerçek İngiliz'ler değildi ki. Orada bizim sömürgemiz olan ülkelerin insanları savaştı.

Anzaklar ve diğerleri, o nedenle bizi halâ affetmezler.

Ama TÜRK'ler canları pahasına çok cesurca savaşıp, vatanlarını korudular. Bu müthiş savaş ayrıca, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük liderini çıkardı.

O lider, MUSTAFA KEMÂL ATATÜRK'tü.

Biz böyle karizmatik bir lidere sahip değildik ve hiçbir zaman da olamadık. Olsaydık, orada olmazdık, savaşmazdık zaten.

O'nunla ilgili pek çok şey okudum. Onun bu dünyaya bırakmış olduğu en büyük slogan, YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ ilkesi…

O büyük Türk lideri, dünyada çok büyük çığır açtı. Emperyalizmi kökünden kazıdı. Üzerinde güneş batmayan koskoca Britanya İmparatorluğu bitti. Köle milletler gözlerini açtı devlet haline geldiler.

Hindistan, Tunus, Cezayir, Fas ve daha bir çok milletler O'nun sayesinde özgürlüklerine kavuştular.

Bu büyük insanla ne denli övünseniz yeridir.

Ben de bunları dillendirmekten büyük keyif alıyorum.

O eşi bulunmayan bir lider ve devlet adamıydı. Her ülkede heykeli var; böyle bir olay hangi lidere nasip olur ya da olmuştur ki… Benim evimin duvarlarında bile O’nun hem askeri, hem sivil resmi asılıdır.

Onun hakkında bilgi sahibi oldukça, O’na olan hayranlığım artıyor. O Tanrı’ının yalnız Türk Ulusu’na değil, Dünya Uluslarına bir armağanıdır.

(…)

Bu dünya, bu kadar çok cephede savaşıp, kalkılmaz denen enkazların altından, bitmiş tükenmiş bir ulusu ayağa kaldıran bir başka lideri görmedi, tanımadı…’ dedi.

Ardından, bir sonraki durakta ineceğini söyleyerek, özür dileyip, veda etmek üzere ayağa kalktı.

Çok etkilenmiştim.

Kendisine, bu çok özel düşünceleri için defalarca teşekkür ettim. Kendisine, ‘çok değerli Hanımefendi, ben aynı zamanda Çanakkale Rehberiyim. Lütfen telefon numaramı alın; ziyarete geldiğinizde, Çanakkale’yi bir de benden dinleyin..” dedim…

Otobüsten bir kuğu gibi süzülerek indi

Ben ise yağmur altında kalmış bir Mısır mumyası gibi sessiz ve halsizdim.

Kendimi tutamadım. İki damla gözyaşı, şakaklarıma doğru süzülerek indi.

Bu büyük insanın ve güzel vatanımın sevgisi, çocukluğumdan beri iliklerime kadar işlemişti. Bu sevgi şimdi gözyaşı olmuş, gözlerimden akıyordu.

Aslında beni ağlatan, bu muhteşem kadının sözlerinden ziyade ülkem insanlarının bu güzel ve özel insanı anlamamış olmalarıydı.”

* * *

Mehmet Çevik Kardeşimin yukarıdaki yazısını okuyup, bitirdiğim an aynı gözyaşları, aynı ruh haliyle, aynı duygu ve düşüncelerle benim de gözlerimden akıyordu.

Bu gün Ulu Önder Büyük Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 80.yıl dönümü

Manevi huzurunla minnetle, şükranla, saygıyla eğiliyorum.

Işıklar içinde uyusun…