AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rize'de katıldığı açılışta kurdeleyi erken kesen çocuğun kafasına vurarak uyardığı görüntüler, düşündürücü ve son derece üzücüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı çocukları seven ve onları koruyan kollayan, şefkat besleyen nitelikte olmalı. Çocuğun kafasına vurmak ve azarlamak, kabul edilemez bir sevgisizlik örneğidir.

Genelde insanlar neden şiddete başvurur? Sevgisiz ve şiddet ortamında büyüyenler sevgi dağıtamaz, o da şiddete başvurur. Bir atasözünde olduğu gibi, “Ne ekersen onu biçersin”. O çocuğun başına vuran sıradan bir insan olsaydı, ki zaten her gün oluyor, bu düzeyde tartışmazdık. İçimizi ve toplumun yüreğini bu düzeyde yaralamazdı. Ülkenin bir numarasında oturan kişi çocuğa hoşgörüsüz davranırsa, onu örnek alan polis insanın kemiklerini kırar. Şiddet kalıcı ve bulaşıcı olur.

Örneğin öğretmen öğrencisini döverse, yarın o çocuk polis olur, jandarma olur öğretmenini döver. Hatta öğretmen olur, o da öğretmeninin torunlarını döver. Bir söz vardır “Kurt atasından gördüğü gibi ulurmuş”…Öyle gördü, öyle uygular. Toplumda yukarıdan aşağıya şiddet egemen olur. Sevgi, saygı, şefkat, uygarca iletişim ortadan kalkar.

Rahmetli Erdal İnönü bir toplantı sonrası otelden çıkarken, kapı önünde uyuyan köpeği rahatsız etmemek için uzaktan dolaşıyor. Gazetecilerin “neden uzaktan dolaştınız?” sorusuna yanıtı “Köpek uyuyordu, rahatsız etmedim”…İnsan olarak böylesi ulvi bir düşünce karşısında, saygı ile eğilmek düşüyor. Burada sevgi gösterilen neslimizin en küçük varlığı çocuklarımız değil, üstelik uyuyan bir köpek. Oysa insan yavrusuna gösterilecek sevginin katlanarak nasıl büyümesi gerektiğini sanırım anladınız.

Diğer taraftan 2010 yılı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarında, Sayın Erdoğan usulen başbakanlık koltuğuna oturan öğrenciye şöyle demişti “Artık Başbakan sensin.. astığın astık; kestiğin kestik…” Bu, daha o zamandan sayın dünya liderinin nasıl bir ruh haline sahip olduğunun kanıtıdır. Asmak ve kesmek gibi ilkel bir duyguyu körpe beyinlere şırınga etmek…

Bu bir padişah, sultan edasıdır. Yandaş basından çıt yok. Yüzünün üstüne yatıyorlar. Hani siz demokrattınız? Hani siz demokrasi açılımı yapıyordunuz? Demokratlıkta bırakın yandaş basını, ‘yetmez ama evet’ diyen yalamaları da safınıza katmıştınız. Şimdi gördüler, neyin yettiğini, neye evet dediklerini. Yalanın sonu bir yere kadar. Her şey yalan, her şey takiyye, bir toplum yalanla, takiyye ile ne kadar yönetilir?

Şiddet çağımızın geçer anlayışı olamaz. “Astığı astık, kestiği kestik” uygar, modern, çağdaş toplumların söylemi olamaz.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Çorum’da annesinin yanındaki küçük bir çocuğa yaklaşarak, onun gönlünü almak, sevgi-şefkat göstermek ister. ‘Nasılsınız?’ diye sorar. Ne var ki çocuğun annesi Kılıçdaroğlu’na “Hadi yürü yürü” diyerek tepki gösterir. Keşke o bacımız, ya da çocuğunun başına tık tık vurulan anne, bu şiddet karşısında aynı tepkiyi gösterebilse. Keşke şiddet ve şefkati ayırabilen bir toplum olabilsek.

Yaşadığımız dünyanın kutup yıldızı ülkeler “astığını asan, kestiğini kesen” ülkeler olmayıp, aksine barışı, demokrasiyi, adalet ve özgürlüğü geçerli kılan ülkelerdir. Genlerinde şiddeti değil, sevgi ve şefkati taşıyanlardır.