Arap dünyasında neler oluyor? Ne oldu da bütün Arap halkı ayağa kalktı? Krallıklar, sultanlıklar, emirlikler sallanır oldu. Bütün Arap yöneticileri korku ve telaş içinde...

Roma'yı titreten, Kartaca Komutanı Anibal'ın yurdu Tunus'ta üniversite mezunu bir gencin seyyar tezgâhına el konuldu. Genç olayı protesto etti, kendini yaktı. Tunus ayağa kalktı. Yer yerinden oynadı. 23 yıllık diktatör Zeynel Abidin Bin Ali ülkesinden kaçtı.

Tunus'ta yanan ateş bütün Arap dünyasını sardı. Arap dünyasının amiral gemisi olan Mısır'da milyonlar ayaklandı. Büyük bir değişimin fitili ateşlendi. Mısır'da 30 yıllık Hüsnü Mübarek iktidarı, Yemen'de 30 yıllık Ali Abdullah Salih iktidarı son günlerini yaşamakta. Halk tarafından kovulacağı günü beklemekte...

400 yıl Osmanlı yönetiminde kalan Mısır 1922’de bağımsız oldu. 400 yıllık Osmanlı yönetiminden sonra İngiliz sömürgesi olan Yemen 1967, Ürdün 1946, Irak 1932’de bağımsızlığına kavuştu. Osmanlı yönetiminden sonra Fransız sömürgesi olan Tunus 1956, Cezayir 1962, Suriye 1943, Lübnan 1936’da bağımsız oldular.

Her ne kadar adı bağımsız cumhuriyet olsa da bu ülkeler, demokratik bir cumhuriyet olamadı. Anayasal özgürlüklerin kısıtlı olduğu bu ülkelerde demokrasi yerine otokrasi uygulandı. Halk İradesi hiçbir zaman yönetime yansımadı. Halk şiddetle susturuldu.

Bu durum, bugün yükselen halk hareketini besleyen ana damarlardan biri oldu.

Sovyetlerin dağılması, sosyalist sistemin bugün için varlığının yok olması sonucu, İslam dünyasında ve de özellikle Arap ülkelerinde despot iktidarlara karşı verilen mücadelede, İslarni referanslar daha da etkin olmaya başladı.

Yine bu durum, yükselen halk hareketini beslediği gibi, batının özellikle korkusu olan Radikal İslami hareketlerin büyümesine ve güçlenmesine kaynak oluşturdu.

Otokratik bir yönetimin egemen olduğu bu ülkelerde, açlık, sefalet, baskı ve zulmün, doğal bir halk tepkisine neden olması kaçınılmazdı. Şartların en uygun olduğu bir yerden, Tunus'tan başladı ya da başlatıldı ve tüm Arap dünyasma yayıldı.

Arap toplumunda birden yükselen bu halk hareketi, doğal olarak büyük bir şaşkınlık yarattı. Toplum ve siyaset analistleri bu hareketi anlaşılır bir dille tercüme edemedi. Ya da etmedi.

Henüz bu halk hareketi somut bir siyasi hedefe ve somut bir siyasi önderliğe de kavuşmuş değil. Görünürde yalnız devlet başkanının gitmesi hedeflenmiş gibi. Milyonların katıldığı bir halk hareketi bu kadarla anlatılır olmamalı...

Eğer böyle ise, ülke içindeki güç odakları ve bölgedeki emperyal güçler, halkı yönlendirmeye ve istedikleri bir siyasi önderliğin peşine takmaya çalışabilirler. Nitekim, öyle de görünmekte...

İşte bu nedenle yükselen halk hareketi, bazı ezberlerin bozulmasına ve bazı soruların sorulmasına neden olmaktadır.

-Yalnız açlığa, sefalete, işsizliğe ve baskıya karşı yükselen bir öfke midir?

-İslami bir devrimin ayak sesleri midir?

-Sosyal bir devrimin ayak sesleri midir?

-Yalnız kralların değiştirilmesi mi hedeflenmiştir?

-Yoksa Arap toplumu yeniden mi dizayn edilmektedir?

-Radikal İslamcı hareketlerin önünü kesmek mi amaçlanmıştır?

-Afganistan ve Irak'ın işgaliyle Arap gençliğinde ve genel olarak Arap halkında yükselen Amerikan karşıtlığının yumuşatılması amacıyla Arap toplumunun gazı mı alınmaktadır?

Bunlar mıdır? Bunlardan biri midir? Veya birkaçı mıdır? Bilemiyoruz. Eğer hareketin insiyatifi Arap halkının kendisinde ise mutlaka olumlu bir sonuç alınacaktır. Bundan böyle Arap toplumunda hiçbir şey de eskisi gibi olmayacaktır.

Dileğimiz odur ki, Arap Halkında yükselen bu hareket yeni krallar yaratmasın. ABD'nin ve diğer emperyal güçlerin yeni işbirlikçi iktidarlarına araç olmasın. Otokrasinin yıkılıp demokrasiye giden yolların taşları döşenmiş olsun.

Bilinmelidir ki, Mısır'da ulaşılacak başarı yalnız Arap dünyasının değil, tüm işbirlikçi iktidarların da kimyasını bozacaktır. Eğer hedefinden saptırılmaz, insiyatif Arap halkında kalırsa, tüm Arap halkının kaderi de değişmiş olacaktır.

Tıpkı Nazım'ın dediği gibi...

Onlar ki toprakta karınca

Suda balık

havada kuş kadar

çokturlar



Demir/ kömür/ ve şeker

ve kırmızı bakır

ve mensucat

ve sevda ve zulüm ve hayat

ve bilcümle sanayi kollarının

ve gökyüzü/ ve sahra

ve mavi okyanusun

ve kederli nehir yollarının

sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı

bir sabah vakti değişmiş olur,

bir sabah vakti  karanlığın kenarlarında

onlar ağır ellerini toprağa basıp

doğruldukları zaman"