Başbakanın açıkladığı "Demokratikleşme Paketi"nin önemli bir maddesiydi, andımızın kaldırılması.
Ve gerekli değişiklik yapıldı. Resmi gazetede yayınlandı. 8 Ekim 2013 gününden itibaren ilkokullarda da okunması sonlandı.
Elbette önemli bir tartışma yarattı. Salı konuşmalarının neredeyse tüm konusu bunun üzerine oturdu.
Başbakan Erdoğan, "Ant uygulaması, Cumhuriyetin temelleriyle uzaktan yakından ilgisi yoktur" dedi. Hitler ve Stalin dönemlerine vurgu yaptı.
Kılıçdaroğlu, "Asıl yasaklamak istediği Türküm'. Bunu söyleyemiyor" dedi.
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan, Türklüğe savaş açmıştır" dedi.
Ve genel anlamda, Kürt kimliğine verilen bir taviz olarak algılandı.
O halde "Andımız" neyin nesiydi? Kim yazdı, nasıl yazıldı? Bir bakalım dedik. Ve de niçin kaldırıldı? Bir soralım dedik.
*     *     *
Ezbere okuyamasa da 76 milyon insan bilir bu andı. "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye başlar. "Ne mutlu Türküm diyene" ile biter.
Zamanın Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip tarafından yazılmıştır.
Dr. Reşit Galip 1932 yılında Milli Eğitim Bakanı olmuştu. Görevi 13 ay sürmüştü. 1934'te ölmüştü.
Atatürk'e yüksek sevgisi olan ve Türkçülük duyguları çok yüksek bir kişilikti. Bu yüksekliğin dozunu biraz kaçırmıştı bile.
Nitekim 1932 yılı 1.Tarih Kongresinde ilginç bir Türk tanımı yapmıştı.
"Uzun boylu, beyaz şimali, düz veya kemerli ince burunlu, muntazam dudaklı, çok kere mavi gözlü ve göz kapakları çekik değil, ufki açıdan 'Alpın ırkı'(...) A grubu kan gibi uzvi (organik) özelliklere; medeniyet, kahramanlık, sanat yeteneği gibi içtimai (sosyal) özellikleriyle tanınır" diye tanımlamıştı.
Herhalde bu tanım; Dr. Reşit Galip'in arzuladığı bir Türk tipinin tanımıydı.
*     *     *
1933 yılının 23 Nisan günü Çankaya Köşküne gelir ve Atatürk'e, "Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir ant meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı bu ant" demiş ve Atatürk'e sunmuştur.
Beğenilmiştir. Ve Talim Terbiye Kurulunun 10 Mayıs 1933 tarihli genelgesiyle, bütün okullarda okunması zorunlu kılınmıştır.
1972'de ve 1997'de üzerinde bazı sözcükler değiştirilmiş, eklemeler yapılmış bugüne kadar okunan şeklini almıştır.
Şimdi ise sakıncalı ve gereksiz bulunmuş; İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 12.maddesi yürürlükten kaldırılmış, andımızın okunmasına son verilmiştir.
Cumhuriyetin ilk 10 yılında bir ant yoktur. Bu ant ise 80 yıldır okunmuştur. İtirazlar da olmuştur. Özellikle farklı etnik yapılardan itirazlar yükselir olmuştur.
Ancak Türkiye'de olağanüstü bir hamaset olduğu için, bazı milli konular açık ve net olarak tartışılamamıştır. Andımız da bunlardan biridir.
76 milyon insan bu antla okula başlamıştır. Asıl amacı, milli duyguları yükseltmektir. Ama 80 yıldır okunan andın, milli duyguları yükseltip yükseltmediği de tartışılır olmuştur.
Çünkü:
-Yükselmiş bir milli duygu, NATO'ya hayır diyebilmeliydi.
-Anadolu topraklarının ABD ve NATO üsleriyle dolmasına hayır diyebilmeliydi.
-Yükselmiş bir milli duygu, ülkede iç barışı sağlayabilmeliydi.
-Bugün bölünme tehlikesi gibi bir korku yaşanmamalıydı.
-Yani farklı etnik ve farklı inanç gruplarının barış içinde yaşayabileceği bir
Türkiye'yi inşa edebilmeliydi.
*     *     *
İktidarın Andımızı kaldırmasındaki amaç elbette tartışma yaratmıştır. Çünkü referansı İslami değerler olan ve 11 yıldır devleti yöneten iktidar, birçok uygulaması ile adeta Cumhuriyetle hesaplaşır olmuştur.
Aslında Türkiye siyasetinin, bu gibi milli konulara yaklaşımındaki samimiyet tartışılır olmuştur. Türkiye'nin sosyolojisi okunmamıştır. Milli konuların yanında ya da karşısında olmayı, siyasi besin kaynağı gibi gören bir anlayış yerleşmiştir.
Oysaki Cumhuriyeti siyaseten ve sosyolojik olarak tıkayanlara, Atatürk'ün şu sözleri çok net bir yol göstericidir:
"Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur..."
Yazının başına dönerek sonuç olarak diyebiliriz ki; her ne kadar Avrupa ülkelerinde, Yunanistan'da, Bulgaristan'da bir ant yoksa bile, bizim ülkemizde neden bir andımız olmasın.
Özellikle de günümüz Türkiye'sini okuyabilen, barış, birlik ve özgürlük mesajı • veren bir ant niçin olmasın?