8 Ekim 2013’te kaldırılmış, hemen ardından Türk Eğitim-Sen kararın iptali için Danıştay’a dava açmıştı.

Danıştay 8. Dairesi 19 Ekim 2018 günü aldığı kararla, andımız metninde “Anayasa’da anlamını bulan kavram ve ilkeler olduğu” gerekçesiyle, andımızı kaldıran düzenlemeyi iptal etti.

Ama karara rağmen öğrenci andı okutulmadı. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı bu kararı uygulamadı, uygulatmadı. Karara itiraz etti, temyize götürdü, yürütmenin durdurulmasını istedi.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ise iki yıldır gündeminde bulunan bu itirazı, 12 Mart 2021 günü karara bağladı. Ve 2 yıl önce Danıştay 8. Dairesi tarafından verilen “okutulması” yönündeki karar iptal edildi.

Ve 2013’te olduğu gibi, 2018’de olduğu gibi ortalık yine karıştı.

Ama bu kez daha da büyüyerek…

***

Peki, bu kez ne dediler?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milli andımız İstiklal Marşımızdır” dedi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Pimi çekilmiş bir bombadır” dedi ve verilen kararın zamanlamasını manidar buldu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Açarsın Erdoğan’a telefon, ‘bu ant okunmadan kusura bakma bir daha bir araya gelemeyiz…” dersin diyerek Bahçeli’ye gönderme yaptı.

Ve CHP sözcüsü Öztrak, “Andımız okullara geri dönecektir” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, “Andımızın sözleri ağır gelenler, elbette andımızı yasaklamak ister” sözleriyle Danıştay kararının siyasi olduğunu ifade etti.

Ve de grup toplantısında, bir kız öğrenci tarafından andımız okutularak iktidara bir mesaj gönderildi.

SAADET Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Her sabah aynı andı tekrar ederek, bir ülke ayağa kalkamaz; kalkmadı da” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Çocuklarımızı küçük yaşlarda dar kalıplara sokarsanız, bunlar lafta kalır” dedi.

GELECEK Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “Milletimizin ortak vicdanı ve sözü olarak İstiklal Marşı varken tek parti döneminin tek tipleştirici sloganlarına ihtiyaç yoktur” dedi.

HDP ise bu son durum için henüz bir şeyler söylemedi.

Ama görünen o ki; siyasileştirilen andımız, Cumhur ittifakını MHP ile Millet ittifakını HDP ile rahatsız edecek gibidir.

Ve de görünen o ki; andımız sorunu yeni bir yarılmanın, yeni bir kamplaşmanın da işareti olacak gibidir.

***

Peki, ne olmalı?

Konu öyle bir siyasileşti, öyle bir siyasi malzeme olarak kullanılır oldu ki, adeta özünden uzaklaşıp siyasi bir kurşuna dönüştü.

Mademki konu siyasileşti; o halde siyasi partiler çok net bir tavır koymalı, tribüne seslenen dili bırakmalı, bir ortak çözüm bulmalı.

Daha da önemlisi:

Başta öğretmen sendikaları olmak üzere, özellikle tüm öğretmen kuruluşları da net bir tavır koymalı.

Çünkü andımızın ne getirip ne götürdüğünü en doğru olarak onlar görmekte ve de onlar görmek zorunda.

Ve öğrenci andının, bir siyasi malzeme olarak kullanılmasının önüne geçmesi gereken de doğrudan bu konunun içinde olması nedeniyle onlar olmakta.

Yani onlar, bu konuyu siyasetin elinden almak zorunda.

Çünkü bu konu eğitim dünyasının bir sorunudur.

Çünkü bu konu:

Ne yargının bir konusudur ne de yargı kararıyla çözülecek bir konudur.

Bugün siyasi bir kurşuna dönüştürülen bu sorun, güvenirliğini yitirmiş ve de güdümlü olduğu söylenen yargının kucağına atılacak bir konu da değildir.

***

Yazının sonunu, yine de dünkü yazımın son cümleleriyle bağlamak istedim.

Evet; her ne kadar Avrupa ülkelerinde, Yunanistan'da, Bulgaristan'da bir “ant” yoksa da bizim neden bir “andımız” olmasın.

Özellikle de günümüz Türkiye gerçeğini okuyabilen, barış, birlik ve özgürlük mesajı veren bir “andımız” niçin olmasın?