Rahmetli babam da benim gibi bankacıydı; ülkemizin dört bir yanında görev yaptı.

Rahmetli’nin görevi süresince; ülkemizin Doğu’sundan Batı’sına, Kuzey’inden Güney’ine taşınıp durduk.

Yaşayan bilir; zor ve sıkıntılı bir iştir sık sık yer değiştirmek.

Sürekli toplanıp, yeniden kurulan eşyalarınız yıpranır, kullanılamaz hale gelir. Dar bütçenizle hurdaya çıkan eşyalarınızı yenileme sıkıntısını yaşarsınız ama bu arada pek çok yöreyi ve yöre insanını görüp, tanıma, onlarla dostluk kurma olanağınız olur.

Çocuklarınız da sürekli okul değiştirmekten etkilenir ancak onun da bir başka zevkli yönü vardır; onların da pek çok ilkokulu, ortaokulu, lisesi ve öğretmen(ler)i olur.

Benim için de öyle oldu.

Pek çok ilkokulum, ortaokulum, lisem, öğretmenlerim ve arkadaşlarım oldu.

Üniversite sonrası baba mesleğini seçtim. Ben de babam gibi ülkemizin dört bir yanında görev yapmak durumunda kaldım.

Gerek Rahmetli Babamın ve gerekse benim görevli olduğum yörelerde; çok özel ve güzel insanlarla tanışma ve onların bazılarıyla yakın dostluklar kurma fırsatı buldum.

Türk dostlar kadar pek çok Kürt, Laz, Çerkez, Tatar ve Alevi… dostlarım oldu.

Bu süreç içinde, bu toplumun en ezilen, en haksızlık yapılan kesiminin, Alevi kesimi olduğunun ayırdına vardım.

Bütün haksız baskılara, son derece haklı beklentilerinin karşılanmamasına karşın; devletine küsüp darılmayan, Türkoğlu Türklerden oluşan bu kesimin özel ve güzel insanlarını tanıdım.

Ve bu güzel insanları çok sevdim.

Her tür yeniliğe açık, uygar, demokrat, laik ve sabır timsali bu insanlar; en kolay anlaştığım kesim oldu.

Halen de öyledir.

* * *

Geçtiğimiz hafta, Alanya Mahmutlar’da ikamet eden Yalçın Ardıç adlı bir kardeşimizle tanıştım.

Her yönüyle birikimli ve donanımlı olduğu belli olan Yalçın Ardıç, “yazılarımı izlediğini, benimle tanışmak isteğini” söyleyerek yanıma geldi.

“Ben Alevi’yim…” diye söze başladı.

Devam etti,

“Alevi’liği ben seçmedim, öyle doğdum. Sizin Sünni olarak doğduğunuz gibi.

Ama sakın yanlış anlaşılmasın, Alevi’liğimle de gurur duyuyorum ben.

Ülkesine sadık tüm Alevi’ler gibi de ülkemi çok seviyorum ama biz Alevi kesimine çok büyük haksızlık ve adaletsizlik yapıldığını düşünüyorum.

Yıllardır üzerimizde çok büyük baskı vardı; gelenek ve göreneklerimizi yaşamamız engelleniyor; ‘Cem Evlerimiz’ ibadethane olarak kabul edilmiyor.

Belki biliyorsunuz; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin; cem evlerinin ibadethane olduğuna ilişkin 2014 yılında aldığı bir karar var.

Yargıtay da bu karara uydu ve ‘cem evlerinin ibadethane statüsünde olduğuna ve giderlerinin devlet tarafından karşılanması gerektiğine…’ hükmetti.

Ancak AİHM’nin ve Yargıtay’ın verdiği bu kararlar, sayısı yaklaşık 4 bin civarında olan cem evlerinin statüsünü hâlâ değiştirmedi.

Çünkü Aleviler, sadece seçimden seçime anımsanıyor.

Seçim biter bitmez de unutuluyor.

Tıpkı Alanya yaşayanı biz Alevi’lere verilen sözlerin unutulduğu gibi.

Gördünüz mü, bilginiz dahilinde mi bilmiyorum; Mahmutlar’da kilise açıldı.

Kiliseye izin var, cem evine yok, böyle bir şey olabilir mi?

Bu sorunumuzu köşenize taşırsanız minnettar kalırız…” derken, üzgündü.

Ve de kahırlı…

* * *

Sayın Ardıç’ın bu ruh hali, bu bakışı, bu anlatısı, bu kahrı hiç yabancı gelmemişti bana.

Gerek üniversite yıllarımdaki Alevi arkadaşlarımdan, gerek Erzincan’da görevli olduğum zamanlarda; Alevi Erzincan eşrafından ve Alevi mesai arkadaşlarımdan ve de memleketim Çorum’daki Alevi hemşerilerimden; bu yakınmaları çok işitmiş, bu ruh haline ve bu bakışlara çok tanık olmuştum.

Alanya Mahmutlar’da ikamet ettiğini söyleyen Ardıç Arkadaşım da öyle bakıyordu bana.

* * *

Aleviler bizim insanımız.

Bizim canımız, bizim parçamız.

Bizim gerçeğimiz.

Ben, “Türkiye vatandaşıyım” diyen hiçbir vatandaşım arasında ayrım yapmam, yaptırmam ama konu bir gerçeği itiraf etmekse; ülkemizdeki Alevilerin çok büyük bölümü hepimizden fazla Türk oğlu Türktür. Hepimizden çok daha fazla devletine bağlı ve saygılıdır.

Dahası devlet tarafından karşılanan camilerimizin giderlerinin karşılanmasında onların da katkı payları vardır.

Hem bu insanlarımıza kendi inançlarını yaşamasına izin vermeyeceğiz; hem kendi inançlarımızı yaşamız için onlardan katkı payı alacağız.

Böyle bir şey olabilir mi?

* * *

Cem, Alevilerin yapmış olduğu toplu ibadetin adıdır.

Toplum ile yapılan ibadet, Alevilerde son derece önemli bir yere sahiptir.

Cem, sözcük anlamı itibariyle “toplanma, birleşme, birlik olma” anlamına gelir. Yol, erkân, edeb, ahlak, sorgu ve inancın bütün gerekleri Cem’de yapılır.

Cem, Alevi inanç ve kültür bütünlüğünün hemen hemen her konusunu işleyen kurumsallaşmış bir dini törendir.

Cem hak meydanı olarak da nitelendirilir.

Cemlerde Hakk’a ibadet yapılır, niyaz edilir, secdeye gidilir. Bununla birlikte toplumsal yargılama olur, dara durulur, rızalık alınıp verilir, lokmalar yenilir, paylaşım sağlanır, semah dönülür, saz eşliğinde deyişler okunur, Allah-Muhammed-Ali yolunun en temel esasları ve ilkeleri öğretilir.

Dahası Cem evleri Aleviliğin ve ailevilerin okuludur.

Bir Alevi’nin, doğumundan ölümüne kadar tüm yaşantısı Cem ile bağlantılıdır.

Biz nasıl inançlarımızı serbestçe yaşamak istiyorsak; Alevi kardeşlerimizin inançlarına da saygı göstermek; onların da inançlarını serbestçe yaşamasına yardımcı olmak durumundayız.

… …

Buradan hem Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Muhittin Böcek’e, hem de Alanya Belediye Başkanı Sayın Adem Murat Yücel’e çağrı yapıyorum.

Seçim dönemlerinde verdiğiniz sözü tutun ve Alevi Kardeşlerimizin, ibadethane gereksinimlerini karşılamaları için gereğini yapın, onlara yardımcı olun lütfen…

Bu sizin insanlık göreviniz…