Son günlerin en çok tartışılan konusu oldu AKPM raporu.

Niçin? Türkiye yeniden denetlenmeye alındığı için.

Peki, kimdir bu AKPM?

Türkiye'nin de kurucuları arasında yer aldığı 47 ülkeden oluşan Avrupa Konseyi'nin (AK), 324 milletvekilinden oluşan meclistir. Yani kısa adı AKPM olan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'dir.

İşte bu AKPM 25 Nisan 2017 raporunda, Türkiye için yeniden "denetim süreci" kararı aldı. Karar, 45 ret ve 12 çekimser oya karşılık 113 oyla kabul edildi.

"Denetim süreci" 1990'lı yıllarda oluşturulan ve üye ülkelerde "demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü" gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) temel değerlerini tesis etmeyi amaçlayan ve denetleyen bir uygulamadır.

Türkiye, 1996'da denetim sürecine alınmış, 2004'te çıkarılmıştı. Ve 13 yıl aradan sonra yeniden alınmış oldu.

***

Elbette, İktidar cephesinden ve muhalefet cephesinden büyük bir tepki gösterildi.

-"Tanımıyoruz bu kararı" denildi.

-"Şiddetle kınıyoruz" denildi.

-"Basiretsiz tutum" denildi.

-"AKPM'ye yakışmadı" denildi.

-"İlişkileri gözden geçiririz" denildi.

-Ve Avrupa aklıselime davet edildi.

-Ve de "Siyasi bir karar, siyasi bir operasyon" denildi.

Bu karar, elbette siyasi bir karardır. Ve de "hukuki" yönü çok ağır basan siyasi bir karardır. Herhalde jeolojik ya da biyolojik bir karar olacak değildi!

***

Öncelikle bu hamaset, bu meydan okuma, bu tribünlere seslenme dili bırakılmalıdır.

Çetin Altan'ın dediği gibi, artık "Türk'ün Türk'e propagandası" dili terk edilmelidir.

Çünkü Avrupa'nın Türkiye ile ilgili birçok kararı olmuştur. Yani bu karar yeni değildir.

Daha geçtiğimiz günlerde referandumla ilgili karar açıklanmıştı.

Ve 16 Nisan Referandumundan hemen sonra Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) raporunda, referandum sürecinde ve oylamasında hukuksuzluk var denilmişti.

Yine bir başka kararda, Avrupa Parlamentosu (AP) 24 Kasım 2016 günü, Türkiye ile müzakerelerin durdurulmasına karar vermişti. Üstelik ezici bir çoğunlukla... 37 ret, 479 evet, 107 çekimser oyla...

Türkiye'den sert tepkiler gösterilmiş, "Hiçbir hükmü yok" denilmişti.

***

Avrupa Birliği'nin (AB) oybirliğiyle kabul ettiği "2016 İlerleme Raporu" ise 9 Kasım 2016 günü yayınlanmıştı.

Ve bu raporda:

Yüksek mahkemelerin yapısında ve niteliğinde, aşırı derecedeki değişikliklerin ciddi endişeler yarattığı, Avrupa standartlarına uygun olmadığı ifade edilmişti.

Terörle Mücadele Kanunu'nun kapsam ve tanımının Avrupa müktesebatı ile uyumlu olmadığı, uygulanmasının ciddi endişelere yol açtığı savunulmuştu.

-OHAL uygulamalarından endişe duyulduğu...

-Tutuklamalarda evrensel hukuk ilkelerine uyulmadığı...

-Yargı bağımsızlığının çiğnendiği...

-Kuvvetler ayrılığı ilkesinin fiilen ortadan kalktığı...

-Basın ve ifade özgürlüğünün yok edildiği, medyanın baskı altında olduğu...

-Yasalar ve uygulamaların AİHM içtihadıyla uyumlu olmadığı...

Yani genelde temel hak ve özgürlüklerin tahrip edildiği, demokratik hukuk devletinin ağır yaralar aldığı ağır bir dille ifade edilmiş ve "ilişkileri dondurma" mesajı bile verilmişti.

***

Elbette tüm bu raporlarda Avrupa'nın samimi olup olmadığı tartışılabilir. Çünkü Batı, Türkiye'de, tüm darbeleri ve olağanüstü dönemleri açık açık desteklemiştir.

Ama bu ülkede:

-Yargı, yargı olmaktan çıkmış ise...

-Tam 94 yıldır etnik ve inanç eksenli sorunlar çözülmemiş ve bir iç çatışmaya dönüşüyor ise...

-Çığ gibi yükselen işsizlik sorunu çözülemediği gibi, her gün biraz daha büyüyor ise...

-Halen devlet kadrolarında, liyakat dışı siyasi bir kadrolaşma yapılıyor ve toplumun devlete olan güveni giderek sarsılıyor ise...

-Ve de siyasete duyulan güvensizlik ve öfke yükseliyor, devlete yöneliyor ise...

Batı'dan gelen eleştirilere ve yaptırımlara öfkelenmek değil, bu sorunları çözmek gerekir.

Yani AKPM kararına ve Avrupa'dan gelen seslere biraz da bu açıdan bakmak gerekir.