"Siyasetin Gündeminde AKP'deki Gelişmeler" başlıklı 9 Mayıs tarihli yazımın sonunu "Görünen o ki, AKP'deki gelişmeler, yine gündemi belirlemekte... Siyaset üretemeyen muhalefeti de peşine takarak, Türkiye siyasetinin geleceği tayin edilmekte..." diye bağlamıştım.
Çünkü bu hep böyle olmuştu ve yine de böyle oldu.
İşte bugün yeni bir başkan, yeni bir başbakan, yeni bir hükümet...
Hedef Başkanlık Sistemi... Hedef çift başlılığı tek başlığa dönüştürmek... Hedef tüm bunları yasal güvenceye dönüştüren bir anayasa...
***
Zaten sorun Ahmet Davutoğlu'nun gitmesi değil, sorun Binali Yıldırım'in gelmesi de değil...
Sorun, yine aynı yazımda da belirttiğim gibi:
-Belirleyici irade olan Cumhurbaşkanı Erdoğan için, içerden ve dışardan yapılabilecek kumpaslardan duyulan kuşku idi.
-Paralel devlet yapılanması ile mücadeleden duyulan kuşku idi.
-Yeni bir anayasa ve başkanlık sistemi çalışmasında duyulan ve daha genel olarak yeni sistemin inşasında bir yol kazası olabilme kuşkusu idi.
Yani AKP'de bir zafiyet yaratılıp Turgut Özal'ın durumuna düşürülme kuşkusu idi.
Bunun için hem AKP'nin hem hükümetin yeniden dizayn edilmesi gerekiyordu. Ve 22 Mayıs Pazar günü, yani dün yapılan olağanüstü kongrede bu dizayn gerçekleşti.
Bu oluşumu, iktidara en yakın Hürriyet'in köşe yazanrı Abdülkadir Selvi, "AKP'nin kaptanı her zaman Erdoğan'dır. O yüzden kaptan değil yardımcı muavin değişti demek daha doğru..." olarak ifade ediyordu.
***
Ve bugün:
Uygulanan fiili bir başkanlıkla Türkiye'de yeni bir dönem başlıyor diyebiliriz. Yeni bir değişim yaşanıyor diyebiliriz.
-Elbette bu ülkede değişen ya da değiştirilen yalnız siyaset değil.
-Bu ülkenin sosyolojisi de değişiyor, değiştiriliyor.
-Bu ülkenin demografisi de değişiyor, değiştiriliyor.
-Ve de bu toplumun kültürü de değişiyor, değiştiriliyor.
***
Peki, muhalefet ne yapmalıdır? Beğenelim ya da beğenmeyelim, iktidar partisi kendine yeni bir sinerji yaratırken muhalefet ne yapmalıdır?
-Sade Erdoğan'a söz mü yetiştirmelidir?
-Erdoğan'ın açtığı kulvarda mı koşmalıdır?
-Ve Erdoğan'ın ortaya sürdüğü yapay gündemin peşinden mi gitmelidir?
Ama ne yazık ki, muhalefet aynen böyledir. Çünkü muhalefet liderleri eskimiştir. Çünkü söylemleri bayatlamıştır. Çünkü günümüz Türkiye'si okunamamıştır. Ve de çünkü:
-Halk bağları giderek zayıflamış, seçim bölgelerinde erimiştir.
-İnandırıcılıkları yitirilmiş, güvenirlikleri yok olmuştur.
-Sade vatan, millet, Sakarya demekle; sade Erdoğan'ı eleştirmekle siyaset yürümemiştir.
-Bir ölçüde halk, iktidara teslim edilmiştir.
-Ve de özellikle bölgedeki gelişmeler okunamamıştır.
-Ülkenin doğusunda ve batısında birbirine kin ve nefretle doldurulan iki kuşak yetişirken, doğudaki çirkin savaş için bir proje sunulamamıştır.
***
İşte yapılması gereken:
Bu olguları okuyabilen ve bir sinerji yaratabilecek yeni kadrolarla bir siyasi yapılanma olmalıdır.
Özellikle büyük bir sorumluluk duyması gereken, ülkenin kurucu kimliğini üzerinde taşıyan ve bugün bir kimlik bunalımı yaşayan CHP'nin fabrika ayarlarına dönmesi olmalıdır.
Ama Kılıçdaroğlu'nun "Dokunulmazlıkların kaldırılması TBMM'nin kaldırılmasıdır" deyip, olası bir referandum sonuçlarından duyulan endişe ile 20 milletvekiline 'evet' oyu verdirilmesi gibi ilkesiz olunmamalıdır.