ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ


AHMET AHLATCI GERÇEĞİ


ÇORUM HABER’in dünkü sürmanşetinde “ABD ve Kanada da dahil 18 ülkeye Çorum’dan bilezik ve alyans gidiyor…77 ilde 2.333 noktada Ahlatcı’nın adı var” başlığı okunuyordu.

Haber Yönetmeni Tugay Afat, İstanbul’daki 34. Uluslararası Takı Fuarı’nı izlemiş, Ahlatcı’nın sektöründe nasıl bir büyüklüğe ulaştığını gözleriyle görmüştü.

Ahlatcı’nın standını gezen Vali Nurullah Çakır’ın “Müthiş gurur duydum” ve Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas’ın “Ahlatcı artık marka oldu” sözleri de dünkü ÇORUM HABER’de ayrı başlıklar halinde verilmişti.

Çorumluların bir özelliği vardır; kendi içlerinden yetişenlere hak ettiği değeri vermekte hasis davranırlar.

Bunu, Ahmet Ahlatcı örneğinde de görmek mümkün.

Biz tersini yapalım ve Ahlatcı’nın hakkını burada teslim edelim.

Ahlatcı, pek çok konuda Anadolu’da tek.

Altında, Darphane’nin damga yetkisine sahip “ender” özel kuruluşlardan biri.

Yine, dövizde Merkez Bankası üyesi…

Bilezik ve alyans üretiminde şimdi Türkiye’nin bir numarası oldu.

Sektördeki payı yüzde 40 gibi inanılmaz bir orana ulaştı.

Ahmet Ahlatcı, doğalgaz sektöründe Enerji Bakanlığı’nın ve EPDK’nın gözdelerinden…

Sağlık sektöründe hızla büyüyor ve “yenilikçi” yaklaşımıyla Türkiye’nin dikkatlerini üzerinde topluyor.

Otomotivde Ahlatcı var.

Tarımda Ahlatcı var.

Farklı sektörlerde pek çok ortak girişimde Ahlatcı var.

Bu kadar işe yetişmeye insan dayanmaz.

Ahmet Ahlatcı dayanıyor.

Yıl 365 gün, herhalde 300 günü seyahatte geçiyor.

Neyse ki, Amerika’da üniversite öğrenimi gören çocukları yetiştiler; kızı Yağmur Ahlatcı otomotivin, oğlu Ahmet Emin Ahlatcı da toptan altın işinin başına geçti.

Eşi Sibel Ahlatcı, boş zamanlarını günlerde değil, kuyumcu dükkanında geçiriyor.

Küçük oğlu Ateş Ahlatcı da, okuldan artakalan tüm zamanlarında babasının işyerinde.

Ha, (sanırız 85 yaşında olan) babası Hüseyin Ahlatcı da, sabah dükkanı açıyor, gününü dükkanda geçiriyor.

Bu çalışmaya Allah da veriyor.

Daha çok versin.

Çorum’a daha büyük yatırımlar yapma ve daha fazla insana “ekmek” sağlama olanağını, fırsatını versin.

Kendi sektöründe “yerel”i aşarak “ülke çapında” bir aktör haline gelen Ahmet Ahlatcı’yı, Takı Fuarı ile gündeme gelmişken bir kez daha kutluyor, daha nice başarılarını Çorumlu olarak yürekten alkışlama temennimizi, yine tüm Çorumlularla paylaşmak istiyoruz.

 

YÜZYILIN OLMAZSA OLMAZI “TARIM”

 

 

Çorum Milletvekili Cahit Bağcı, tarımda verimliliğin sağlanması için arazi toplulaştırmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyor.

Bu, son derece doğru ve Türkiye’nin geleceğini kurtaracak bir yaklaşım.

ÇORUM HABER de, 27 yıllık yayın hayatı boyunca, “Toprak reformu değil mülkiyet reformu zamanı” diye yaklaştı bu soruna.

Şu bir gerçek ki, köyler boşalmış durumda.

Gelişen bir ülkede bu doğal elbette. Tarımla uğraşanların sayısı ve kırsal nüfus azalmak zorunda. Buna karşılık sanayi ve hizmetler sektöründe çalışanların sayısı ve kentlerin nüfusu artacak.

Ama, kalkınmış ülkelerde tarım da asla ihmal edilmiyor, ileri teknolojiler kullanılarak daha az işgücüyle daha fazla üretimin yolu bulunuyor.

Modern tarım, “verimli işletme büyüklüğü” demek…

Binlerce dönüm arazide, sulama olanakları da yaratılarak yapılacak tarım, bölünmüş tarlacıklarda yapılan tarımla kıyaslanabilir mi hiç?...

Ya da hayvancılık alanında, üç-beş başlık küçük ahırlarla büyük çiftlikler, verimlilik açısından aynı kefeye konabilir mi?

Arazileri toplulaştırmak, büyük tarım işletmelerine geçmek bir başka nedenle de gerekli, ya da kaçınılmaz:

Genel anlamda geçimsiz ve hoşgörüsüz insanlarız.

İnadımız tuttu mu, araziyi boş tutar, kardeşimize ektirmeyiz.

Zaten miras yoluyla parçalanmış arazi, kimsenin karnını doyurmaz hale gelir.

Sonuç, ekilip-biçilmeyen araziler, boşalmış köyler ve büyük kentlerin varoşlarında yığılmış işsizler…

Onun için, Sayın Bağcı isabetli biçimde büyük bir yaraya parmak basıyor.

Herkesin hakkını-hukukunu koruyarak, hiç kimseyi incitmeden, mağdur etmeden bir “mülkiyet reformu”nu hayata geçirmeye ihtiyaç var.

Başarılabildiği takdirde, Türkiye’nin tarımsal üretimi katlanacaktır tahmin ediyoruz.

Türkiye elbette “sanayi ülkesi” olsun, “turizm ülkesi” olsun, ama “tarım”,  içinde yaşadığımız yüzyılın “olmazsa olmazı”dır.

Varolma sorunudur.


ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ