Ne acıdır ki, her akşam televizyonlardaki aptal dizilerde aşk, meşk, aldatma, hile, şiddet, vahşet, kurnazlık, hırsızlık, tecavüz, gasp, talan, vahşet işlenerek ahlaksızlık pazarlanıyor.  Tecavüz sahneleri saatlerce seyrettiriliyor.

Demek ki, toplum olarak hâlâ cinselliğin mağara dönemini yaşıyoruz. 

Senaryo yazarları akla, hayale sığmayacak, şeytanın aklına gelmeyecek kurguları yazabildiklerine göre, bu konularda epeyce deneyim sahibi olmalılar!

 “Halk böyle istiyor “ safsatasının arkasına sığınmaları hiç inandırıcı değil.

Halka ne verirseniz halk onu izler.

Erdem, onur, ahlak ve fazilet işlenen diziler yapılırsa mutlak onlar da izlenir.

Sizler kötüyü pazarladıkça seyirci de kötüye meylederek, güzellikleri unutuyor.

Hele şu evlilik programları tam bir rezalet. İnsanlık onurunun bu kadar aşağılandığı dönemi hiç yaşamadım. Programlarda ona, buna akıl vermeye çalışan çok bilmişler de ayrı bir âlem. Ağzı olan konuşuyor.

Akıl fukara olursa, fikir de ukala olurmuş. 

Batı ilimle, teknolojiyle başdöndürücü keşifler yapıyor. Şark, çokluğun yarattığı yoksulluğun ve cehaletin pençesinde debelenip duruyor.

Hayatımız kargaşa, yaşam kültürümüz yok,

Hababam yaşıyoruz, hiç tekâmülümüz yok,

Batı gökte gezinir, biz hala yerlerdeyiz,

Şarka güneş doğmuyor, karanlık seferdeyiz..(Mehmet Özata)

Bir köyün imamı ölmüş. Yerine imamlık yapacak birini bulamayınca, ünlü sarhoş Bekri Mustafa’yı, hiç olmazsa okuma yazma biliyor diye imam yapmışlar. Gel zaman, git zaman köyde birisi ölmüş. Bekri Mustafa cenaze namazını kıldırmış ve tabuta eğilip” öbür tarafa gittiğinde” demiş, “ buradan sual edecek olurlarsa, fazla bir şey söylemene gerek yok. Bekri Mustafa bizim köye imam oldu de, onlar anlar.” demiş.

Bekri Mustafa, Padişah 4. Murat zamanında yaşayan, ayyaş ve berduş bir divane.

Bellek " üzerine yaptığı çalışmalarla 2009 Nobel Tıp ödülünü alan Dr.Jonathan Benson; "Bugün dünyada Viagra'ya ve meme silikonlarına, Alzheimer hastalığı

araştırmalarından beş kat fazla yatırım yapılmakta. Bu yüzden, birkaç yıl sonra etraf dik memeli yaşlı kadınlar ve sert penisli yaşlı erkeklerle dolacak ama, onlar bunun ne işe yaradığını hatırlamayacaklar.” diyor.

Dr. Benson bu sözleri Batıya değil, cinselliğin mağara dönemini yaşayan şarka söylüyor.

Ben de aklımca, her şeyi tenkit edip, söylenmeye başlayınca, “ukalalık yapma diyerek,” sesimi kesiyorlar.

Ete kemiğe büründün, Adem oldun dediler,

Ruh ve akıl verdiler, insan oldun dediler,

Eleştirel akılla hikmeti sorgulayınca,

Sen her şeye karışma, fazla oldun dediler…(Mehmet Özata)

Temel’e sormuşlar, “ sen hangi dine mensupsun, hangi mezheptensin, hangi hocadan feyz aldın, hangi caminin cemaatısın, yolun-tarikin nedir, hangi tarikata bağlısın?” Temel, “ben tirek Allah’a bağlıyım” demiş.

Dün gece, şiir ve müzik geceleri yaptığım Halis Kurtça Kültür Merkezinde dinlediğim Felsefe konferansında, tasavvufa dalarak,  Ahmet Dede’nin hikmet ve felsefe dolu şu dörtlüğüyle bir başka âleme sürüklendim.

Ben bilmez idim, gizli, âyan, hep sen imişsin. (Âyan=açık,belli)

Tenlerde, vucutlarda nihan, hep sen imişsin.  (Nihan=gizli)

Senden bu cihan içre nişan ister idim ben,

Âhir bunu bilir mi ki, cihan hep sen imişsin…(Ahmet Dede)