İktidar cephesine baktığımızda:
2002'den bu yana beş hükümet kurulmuştur. 58, 59, 60, 61 ve 62.hükümetler.
Beşi de AKP hükümetidir. Beşi de tek parti hükümetidir.
Beşinde de sayısal çoğunluk tek başına yasa çıkarmaya yeterli olmuştur.
Beşinde de her türlü siyasal ve yasal engeller aşılmış ve aşılmaktadır. İstenilen yasalar çıkarılmış ve çıkarılmaktadır.
Muhalefet cephesinde ise:
Beşinde de muhalefet çok zayıf kalmış, siyaset üretmekten yoksun olmuştur. Beşinde de ancak iktidarın, hatta yalnız başbakanın oluşturduğu gündemin peşinden koşulmuştur.
Çıkarılan yasalara bağırılıp çağrılmıştır. Ama her nedense, oylamalara yeterli katılım sağlanamamıştır.
Yani beşinde de böyle bir muhalefet var olmuştur.
Şüphe yoktur ki;
-İktidarın 2002'den bugüne kadar çıkardığı bir kısım yasalar, toplumda önemli ölçüde sarsıntı yaratmıştır.
Özellikle muhalefette, laik kesimde büyük bir itirazla karşılanmıştır.
Sanki yeni bir sistemin alt yapısı inşa edilir olmuştur.
-(4+4+4) yasası gibi...
-MİT yasası gibi...
-İnternet yasası gibi...
-HSYK yasası gibi...
Tüm bu gibi yasalarda, iktidar muhalefetin eleştirilerini dikkate almamıştır. Hiçbir uzlaşma yoluna gitmemiştir.
Daha açık bir ifadeyle, iktidar meclisteki gücünü totaliter bir zihniyetle kullanır olmuştur.
Özellikle Kürt sorunu konusunda, muhalefete yeteri kadar açık olunmamıştır. Bu konuda siyasetin bir bütün olması gerektiği düşünülmemiştir.
Yani beş hükümetin dördünde de böyle bir politik süreç yaşanmıştır.
***
62.Hükümet programı 4 Eylül günü görüşülmüş, 6 Eylül Cumartesi günü kabul edilmiştir. Yani güvenoyu alınmıştır.
62.Hükümetin programının ana hedefleri ise:
-Yeni Anayasa...
-Çözüm süreci...
-Güven veren adalet...
-Lider ülke...
-Paralel yapı ile mücadele...
-AB'ye tam üyelik...
-Güçlü ekonomi...
-Marka şehirler...
Gibi başlıklarda toplanabilmiş ve "Yeni Türkiye yola çıkmıştır" olarak sunulmuştur.
Son günlerde fazla dillendirilen bu "Yeni Türkiye" vurgusu üzerine, 1 Eylül Pazartesi günlü yazımda, duyulan endişeleri ifade etmeye çalışmıştım.
***
Ne yazık ki bugün:
-Yeni anayasa sözü de anlamını yitirmiş, inandırıcılığını kaybetmiştir.
-Çözüm sürecinde muhalefetin dışlanır oluşu, zaten bölünme endişesi yaşayan muhalefette bu endişeyi daha da artırmıştır.
-Yargının, siyasal hesaplaşma kurumuna dönüştürülür oluşu, adalete güveni sarsmıştır.
-Lider ülke olma iddiası, bölgedeki komşularla yaşanan sorunlar nedeniyle yok olmuştur.
-Paralel yapı ile mücadele, çok da açık olmayan bir tasfiyeye ve yeni bir kadrolaşmaya dönüşmüştür.
-AB ile ilişkilerin serin oluşu, AB'ye tam üyeliği fi tarihine ertelemiştir.
-Ülke kaynaklarının küresel sermayenin kontrolünde oluşu, güçlü bir milli ekonomi olma iddiasını yok etmiştir.
-Marka şehir projesi ise tamamen bir rant projesine dönüşmüştür.
Yani görüntü budur. Ve de toplumda böyle bir algı oluşmuştur. Toplumun önemli bir kesiminin devlete, muhalefetin iktidara güveni kalmamıştır.
Bu olgu, aynı zamanda farklılıkların derin güçler tarafından kullanılabileceği bir siyasal iklim yaratmıştır. Ki, bu durum ülkenin geleceği için önemli bir tehlikenin işaretidir.
***
İşte 62 Hükümet, bu algıyı ve bu görüntüyü yok etmelidir, eğer edebilirse... En azından böyle bir hedefi olmalıdır, eğer olabilirse...