Bu ülkede iki idam, bu toplumun hafızasından hiç mi hiç silinmedi. Ve bu ülkede iki idam, bu toplumun vicdanında hiç mi hiç onaylanmadı. Biri Adnan Menderes ve iki Bakan arkadaşının idamı, diğeri Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idamı...
Hiçbir idam, bu toplumun vicdanını bu idamlar kadar yaralamamıştı. Hiçbir idam, bu toplumun içini bu kadar kanatmamıştı.
Ve de hiçbir idam, bu idamlar kadar toplumsal bir öfkeyi yükseltmemişti
***
Ve daha da acısı;
"Üçe üç" denilerek oylanmıştı;Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamı.
Sanki intikam alınır olmuştu, Deniz'lerin idamı ile.
Öyle ki Süleyman Demirel; Deniz'lerin idam hükmü meclise geldiğinde, elini havaya kaldırrken arkasına dönerek, lideri olduğu Adalet Partisi’nden idama evet demeyen var mı diye kontrol etmişti.
Oysaki Demirel, yeğeni Yahya Demirel'in hayali ihracat yaptığı soruşturulurken "25 yaşındaki çocukla uğraşıyorlar!" demişti.
Sonuçta İsmet İnönü'nün, Bülent Ecevit'in ve M. Ali Aybar'ın tüm çabalarına rağmen 450 milletvekilinden yalnız 48 kişi ret oyu vermişti.
O günün meclis aritmetiği: Demirel'in Genel Başkanı olduğu AP'nin 260, İnönü'nün Genel Başkanı olduğu CHP'nin 144 ve diğer partilerin toplamı 46 olmak üzere 450 milletvekiliydi.
Cumhuriyet Senatosunun onayından geçen idamlar, 6 Mayıs 1972 günü sabaha karşı infaz edilmişti.
***
Aslında idam edilen yalnız bu üç genç değildi...
O kuşağın yükselen toplumcu rüzgârı idi...
Uyanmış toplumsal enerjinin bastırılması idi...
Çünkü zamanın Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç, "Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı" demişti.
Toplumsal dinamizm, sistemin tolere edemeyeceği boyuta ulaşmış, patronlar sendikalardan, rektörler öğrencilerden, sistem muhaliflerden korkar olmuştu.
Yani çare bu uyanışı bastırmak, dizginleri sıkmaktı.
Ve bu üç genç bunun için seçilmişti.
***
Ve de o gün bu idamlara el kaldıranlar bugün günah çıkarır olmuştu.
İşte o gün AP'nin kurmay takımının yıllar sonra söyledikleri:
Demirel, "O günün şartları öyle icap ettirmiştir" demişti.
Nahit Menteşe, "Yanlış yaptık"...
İsmet Sezgin, "Meclisin çoğunluğuna uymak zorunda kaldım. Bugün olsa oy vermezdim"...
Oğuz Aygün, "Deniz film artisti gibiydi. İnsanın içi sızlıyor" demişti.
Zeki Çeliker, "Vermiş miyim, unutmuşum"...
Esat Kıratlıoğlu, "Fevkalede yanlış olmuştur. Onun için el kaldırmış olmaktan büyük ızdırap duyuyorum" demişti.
***
Peki, ne idi bu kuşağın kavgası? Kimdi bu gençler?
Onlar; 2003'ün Temmuz'unda Irak'ta Türk askerinin başına çuval geçiren Amerikan askerlerini, 1968'in Temmuz'unda Dolmabahçe rıhtımında denize döken gençlerdi.
Onlar; bugün Ortadoğu'yu kan gölüne çeviren, İslam dünyasını mezhep ve etnik savaşlara mahkum eden Amerikan emperyalizmine karşı, milli duyguları yüksek yurtsever gençlerdi.
Onlar; Amerikan çıkarları için Kore'ye asker göndermenin ardından, ülkenin NATO ve Amerikan üsleriyle doldurulmasına itiraz eden gençlerdi.
Ve onlar; ikili anlaşmalarla, Amerika’nın bölgedeki ileri karakoluna dönüştürülmesine itiraz eden, "Kurtuluş Savaşı'ndaki milli duyguları ve bağımsızlık rüzgarlarını yeniden yükselten gençlerdi.
Ve üniversite öğrencileriydiler. Ve de bu ülkenin zeki gençleriydiler.
İşte bu üç genç; yani Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, bu kavganın önünde yer aldılar. Hayatlarını bu kavga için feda ettiler.
Deniz Gezmiş 1947'de doğdu, 25 yaşında idam edildi.
Yusuf Aslan 1947'de doğdu, 25 yaşında idam edildi.
Hüseyin İnan 1949 yılında doğdu, 23 yaşında idam edildi.
***
Ama ne bu halk unuttu onları ne de bu gençlik.
Onların adına " Üç Fidan" anıtı dikildi, Bursa'da Nilüfer Gençlik Parkına.
Deniz Gezmiş Parkı yapıldı ve Deniz Gezmiş Heykeli dikildi, İstanbul-Ataşehir Belediyesi tarafından.
Ve Deniz Gezmiş'in idam sehpasına giderken söylediği şu sözleri yazılmıştı, heykelin kaidesine:
"Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bundan dolayı 'ölümden korkmuyorum' ve ben 25 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum."