Ankara 12. Ağır Ceza mahkemesi davayı kabul etti. 4 Nisan'da, o günün Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya yargılanacak. Yani 12 Eylül 1980 darbesini yapanlardan, hayatta kalanlar üzerinden bir darbenin hesabı sorulacak.

Ve dünyada darbecilerini yargılayan ülkeler olan Yunanistan, Arjantin ve Şili'den sonra 4. ülke Türkiye olacak.

9 Ocak 2012 günlü Çorum Haber'de yayınlanan "Darbe ve Kenan Paşa" başlıklı yazımda şöyle bir ifade kullanmıştım:

"Bu gün 95 yaşındaki bir insanı yargılasan ne olacak, ceza versen ne olacak diye düşünülüyor gibi. Yaşı gereği darbe ortamını yaşamamış, darbenin acısını duyamamış, ya da darbe ortamının nimetlerinden yararlanmış kişiler için bu yargılama bir şey ifade etmeyebilir. Ama darbenin bir topluma yaşattığı travmayı, darbenin bir ülkeye neler kaybettirdiğini bilenler için; ekonomide, sosyal hayatta, kültürde, eğitimde ve siyasetteki tahribatlarını görebilenler için çok şey ifade eder" demiştim.

Bu yargılama,

-Eğer siyasi bir polemik ve siyasi bir araç olarak kullanılmaz ise,

-Eğer siyasi güçler tarafından sulandırılmaz ise,

-Ve de yargılama süresince yargıya toplumsal bir destek verilir ise,

Bu bir geleneğin ve darbeci zihniyetlerin yıkılması olacaktır. Darbe çığırtkanlığının, orduyu asli görevinin dışında siyasete bulaştırmak isteyen anlayışların sonu olacaktır.

Özellikle de bu ülkenin kurucusu olan Atatürk'ün, darbeden beslenenlerin ve darbeci zihniyetlerin elinden kurtulması olacaktır.

Çünkü:

-Her darbe, Kemalizm'i ön plana çıkarmıştır. Ama Kemalizm'i tahrip etmiştir.

-Her darbe, Atatürk adına yapılmıştır. Ama Atatürk'ün toplumdaki saygınlığını azaltmaya hizmet etmiştir.

-Yapılan her darbe ve darbe girişimi, ordunun saygınlığını azaltmıştır.

-12 Eylül darbesi, emek endeksli siyasetleri tasfiye emiş, etnik ve inanç kimlikleri uyandırmış; siyasetin, etnik ve inanç kimliklere göre yapılmasına zemin oluşturmuştur.

-Ve 12 Eylül darbesi, özellikle "Küresel Sermaye"nin siyasi ve ekonomik politikalarının önünü açmıştır.

-Darbeler siyasetin toplumdaki gücünü eritmiş, toplumun siyasete güvenini sarsmıştır.

-Ve darbeler, uygulanan devlet terörüyle bir korku toplumu yaratmıştır.

İşte 12 Eylül darbesi, bu ülkenin yaşadığı en acımasız en büyük operasyondur. Hem götürüşü, hem getirişi büyük bir yıkım olmuştur.

Yılların birikimi olarak ve büyük bedeller ödeyerek kazanılan bütün sosyal ve demokratik haklar 12 Eylül darbecilerinin bir emriyle yok edilmiştir.

İşte bugün etnik kimliklerle ülkenin bölünebilme tehlikesinin yaşandığı bu ortamın alt yapısını, o günkü politikalar üretmiştir.

Ve bugün acıları ve sancıları yaşanan sosyal hayattaki deformasyonun, eğitimdeki deformasyonun temeli 12 Eylül darbesiyle atılmıştır.

Darbe ortamını hazırlamak için yaratılan Malatya, Maraş, Sivas, Çorum olaylarında inanç grupları arasına sokulan nefret duyguları, bu gün bile tam olarak sökülüp atılamamıştır.

Bugün ekonomi politikalarını Dünya Bankasının, IMF'nin, küresel sermayenin belirlediği bu ortam, o gün getirilen ekonomi politikaların sonucudur.

12 Eylül politikalarının sonucudur ki; bugün bankacılık, sigortacılık ve borsa gibi sıcak paranın dolaşım yaptığı sektörler, uluslararası sermayenin kontrolüne girmiştir.

12 Eylül politikalarının sonucudur ki; özelleştirmelerin önü alabildiğince açılmış, ülkenin kaynakları yerli ve de özellikle yabancı sermaye gruplarına peşkeş çekilmiştir.

Emperyal politikalara daha da teslimiyetçi olan, siyasetini neredeyse emperyal politikaların belirlediği bu ortamın temeli o gün atılmıştır.

Yargılanacak kişiler böyle bir Türkiye'yi görüyorlar mıydı? Bilemiyoruz. Hedefleri böyle bir Türkiye yaratmak mıydı? Onu da bilemiyoruz. Ama elbette bunun bir bedeli olmalıydı. Bu bedelin de bir hesabı sorulmalıydı. Ve de sorulmalıdır.

12 Eylül darbesiyle lağvedilen anayasa ve anayasal düzenin, kapatılan siyasi partilerin; kapatılan derneklerin, sendikaların hesabı sorulmalıdır.

Yakılarak imha edilen tonlarca gazete, dergi ve kitapların hesabı sorulmalıdır.

Gözaltına alınan, işkencelerden geçen Alevi-Sünni, Türk-Kürt, sağcı-solcu on binlerce insanın hesabı sorulmalıdır.

Atatürkçülük adına, topluma yaşatılan bu korkunç acının hesabı sorulmalıdır.

Ama asıl sorgulama 95 yaşındaki bu insanlara ceza vermenin ötesinde darbeyi, darbenin arkasındaki ve ortamının hazırlanmasındaki derin iradeyi deşifre etmek olmalıdır.

İşte topluma karşı işlenen tüm bu suçların, bu ekonomik ve sosyal politikaların deşifre edilmesi için önemlidir bu yargılama.

Eğer sulandırılmaz, göstermelik bırakılmazsa... Adam gibi sorgulama, adam gibi yargılama yapılırsa...

Evet, 12 Eylül darbecileri yargılanmalıdır. Ancak o gün 12 Eylül paşalarının önünde eğilen, ayakta alkışlayan, tebriklerini sunan başta TÜSİAD ve iş dünyası, üniversite rektörleri, anayasası lağvedilmiş bir ülkenin yüksek yargı kurumlarının başkanları, o günün basın ve yayın kuruluşları, köşe yazarları, % 92 ile 12 Eylül anayasasına evet diyen bu toplum aynaya bakıp kendisiyle de yüzleşebilmelidir.