Geçen haftaki "Siyasi Liderlerden Seçme Sözler..." başlıklı yazımda, Kılıçdaroğlu'ndan seçmelere "Mart'ın sonu bahar olacak. İstanbul'a bahar gelecek. Ankara'ya bahar gelecek. Adana'ya, Mersin'e, Antalya'ya bahar gelecek..." sözünü de eklemiştim.

Elbette burada "bahar" sözüyle, bu illerde yerel yönetimlerin el değiştirebileceği anlatılmak istenmişti.

Ve de öyle oldu. 31 Mart yerel seçimleri yapıldı. Bu illerde yerel yönetimler değişti.

Elbette bu değişimde, yazılı ittifaklar ve de tabanda oluşan yazılı olmayan ittifaklar özellikle belirleyici oldu.

Zaten son iki seçimde de görüldü ki:

-Gerek 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçiminde ve de gerekse 31 Mart 2019 yerel seçiminde ittifaklar, seçim barajına dayalı olguyu aşmıştır.

-Yani 31 Mart seçimindeki ortak siyasi duruşta; yeni bir siyasi yapılanma ve kaynaşma, artık kaçınılmaz bir olgu olarak görülür olmuştur.

Herhalde önümüzdeki süreçte, bu yeni siyasi yapılanma kendisini daha da hissettirecek, daha da görünür olacak gibidir.

Her ne kadar etnik ve inanç sorunlarını 96 yıldır çözememiş ülkemizde, bu oluşum zor gibi gözükse de aslında başkanlık sisteminin getirdiği kaçınılmaz bir olgudur bu.

***

Üzerinden 8 gün geçti ama kazananlarda zafer sarhoşluğu, kaybedenlerde kaybetme şoku devam ederken, sonuçların tartışması her nedense bitmedi, bitirilemedi.

Ancak her seçimde özellikle muhalefetten şikâyet gelirdi; sahte oy pusulaları, çöpten çıkan oy pusulaları, tutanaklarda değişiklik iddiaları gibi...

Bu kez olmadı bu şikâyetler.

-Sahte oy pusulası var denilmedi.

-Çöplükten oy pusulası çıktı denilmedi.

-Sandıklar çalındı denilmedi.

-Elektrikler söndü denilmedi. Trafoya kedi girdi denilmedi.

Ama geçersiz oylar sayılsın denildi. Hatta sandıklar yeniden sayılsın denildi. Özellikle de İstanbul için...

Bu da doğal bir taleptir, her seçimde olduğu gibi...

Bu itirazlar sonucu değiştirebilir mi, bilemiyoruz. Ama sanki bu itirazlarla:

-Seçimin şaibeli olduğu izlenimi yaratılmakta...

-Seçim sonuçlarına karşı kuşku pompalanmakta...

-Ve de seçimlerin, özellikle de İstanbul seçimlerinin yenilenmesi istenmekte...

***

Diyebiliriz ki, 31 Mart seçim sonuçlarında, 17 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarına kırmızı kart gösterildi...

2002'den bugüne genel seçim, yerel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi ve referandum olmak üzere toplam 14 oylamada başarılı olmuş bir iktidar, ilk kez 15'inci oylama olan 31 Mart 2019 yerel seçiminde kırmızı kart gördü.

Çok güvendiği büyük kentleri az farkla da olsa kaybetti.

Elbette toplumdan aldığı siyasal gücü, bir güç sarhoşluğu içinde kontrolsüz kullanan iktidarların, er ya da geç yaşayacağı kaçınılmaz bir sonuçtur bu.

Nitekim görüldü ki:

-Muhalefet "FETÖ" üzerinden sıkıştırılmak istendi, tutmadı.

-"PKK" üzerinden sıkıştırılmak istendi, tutmadı.

Daha da ötesi, suçlamak prim getirmedi.

-Bir "BEKA" sorunu atıldı ortaya; muhalefet "BEKA" üzerinden sıkıştırılmaya çalışıldı. Ama inandırıcı olmadı.

Yani muhalefete karşı uygulanan politikalar ya tutmadı ya da iktidar için sözün bittiği yere gelindi.

Oysaki genel seçim havası verilen 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin siyasal sonucu, bir itirazın ifadesi idi.

Güvenini yitirmiş yargıya, toplumu çaresiz bırakan ekonomiye, sürekli gerginlik, kin ve nefret eken siyasete bir itiraz idi.

Elbette yapılması gereken, bu itirazın doğru değerlendirilir olmasıdır.

Aslında bu toplum, daha genel olarak bir şeye itiraz etmekte ve siyasal seçeneğini de bu itirazın üzerine inşa etmekte. Ama neye itiraz etmekte? Yarınki yazının konusu...