27 Mayıs toplumsal yapıdaki çelişkilerin derinleşmesi sonucu, o günün iktidarı ile barış huzur ve mutluluğa yer kalmamıştır. DP iktidarının mantığı ve uygulamaları toplumsal refah için sürdürülebilir değildir. Sonuç olarak bir grubun yönetime el koyması ile devletin sosyal ve siyasal yapısında önemli değişiklikler olmuştur. Bunun adı da devrimdir. O günün dünya basınını araştıranlar 27 Mayıs için “Beyaz İhtilal” tanımı ile karşılaşacaktır.

27 Mayıs 1960 Devrimi’nin ereği şöyle açıklanıyordu: “İnsan hak ve özgürlüklerini, ulusal dayanışmayı, toplumsal adaleti, bireyin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve güvence altına almayı olanaklı kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukuksal ve sosyal temelleriyle kurmak ve Atatürk Devrimleri’ni yeniden yaşama geçirmek.”

Devrimin olması ve yaşama geçmesi için koşulların olgunlaşması gerekir. O altyapıyı hazırlayan, koşulların olgunlaşmasını sağlayanlar da, devrime katkı sunmuş demektir.

27 MAYIS DEVRİMİ İLE TOPLUMSAL HAYATTA NELER DEĞİŞTİ?

*Anayasa(Grev hakkı, sosyal, sağlık sigorta sistemi),

*Anayasa Mahkemesi

*Cumhuriyet Senatosu

*Milli Güvenlik Kurulu

*Yüksek Hakimler Kurulu

*Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)

*Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT)

*Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)

*Türkiye Atom Enerjisi Kurumu

*İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

*Milli Prodüktivite Merkezi (MPM)

*Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu

*Devlet Personel Dairesi (DPD)

*Türk Standartları Enstitüsü (TSE)

*Basın İlan Kurumu

*Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK)

Daha pek çok kurum, hepsi 27 Mayıs’ın eseridir. Hepsi de ereği doğrultusunda toplumsal düzenlemeye önemli katkıda bulunmuşlardır.

1961 Anayasası’yla bağımsız yargı ve hakim güvencesini sağlayacak kurumlar oluşturulmuş, grev ve toplusözleşme hakkı kurumsallaştırılmış, üniversiteye ve TRT’ye özerklik sağlanmıştır.

DP’nin 28 Nisan sivil darbesi ile hukuk dışı yasalar çıkararak devlet kurumları ele geçirilmiş, kadrolaşma sağlanmış, karşıtlar tam anlamıyla susturulmuştur.

1961 Anayasası, gerek Türkiye, gerekse dünya gezegeni üzerinde, tüm Türk Dünyasının insanlık var olalı beri gördüğü en ileri, en çağdaş, en demokratik Anayasadır.

Sayın Süleyman Demirel’in 27 Mayıs’la ilgili görüşleri şöyledir: “27 Mayıs büyük bir olaydır. Güç ellerinde iken Meclis açılmıştır. Bu unutulmaz, dünyada bir örneği yoktur. Biz, o ihtilal sürecinde ve ihtilalin arzusu ile kurulduk. En azından bu sebeple o ihtilale karşı olamayız. Maziye bakamayız, bakarsak halk bizi tasfiye eder. Biz bugünkü anayasa sayesinde varız. Ona karşı da olamayız. Bu sözlerimi şerh ettiğimi hiç görmeyeceksiniz. 27 Mayıs’a karşı değiliz, gerici değiliz ve olmayacağız. Eğer AP böyle yaparsa ben şahsen onların içinde ve başında olmayacağım.”

DP iktidarı enflasyon pahalılık, dış borçlar, karaborsa, nüfuz ticareti, vurgun, rüşvet, keyfi yönetim ve bir baskı dönemidir. Vatan Cephesi ile halk birbirine düşürülmüş, “siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” diyenlere bugün bazılarının “demokrasi yıldızıydı” dediklerini duyuyoruz.,

27 Mayıs Özgürlük ve Anayasa devrimidir. Onaylamadığımız kötü olan yanı ise idamlardır. İdam insanlık suçudur. Öncesinde ve sonrasında uygulanan idamlara da hoş görü ile bakamayız. Ancak DP ve Adnan Menderes idama karşı değildi. Zamanında 43 idamı onaylamış ve infaz etmiştir. Hem de çoğunu sokak ortasında.

Dilerdik ki 27 Mayıs devinimi, örnek anayasa ile taçlandırdığı süreci, idamlarla gölgelemeseydi. İdamlar toplumda derin yaralar açar. Sonrasında öc alma duygusu ile yapılan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamları da derin yaralar açmıştır. Diğer idamlar da. 27 Mayıs Anayasası çoğu Avrupa ülkesinden de ileri nitelikler taşıyordu ve Kemalist Devrimin ikinci aşamasıydı. Ancak uzun sürmedi. 1970 sonrası “Bu gömlek bu topluma bol geliyor...Sosyal gelişmenin boyutları ekonomik gelişmeyi aştı” söylemleri dillendirilmeye başlandı.

Her fırsatta 1961 Anayasasını budadılar. 1982 Anayasası ile kuşa çevirdiler. 2010 referandumu ve anayasa değişikliği ile yargı bağımsızlığı ağır darbe aldı. Çoğu özgürlükler rafa kalktı. 16 Nisan 2017 de “Atı alan üsküdarı geçti”… Kuvvetler ayrılığı ve parlamenter sisteme son verildi. 15 Temmuz darbe girişimi sonunda TBMM etkisiz hale geldi. Tek adam ‘ucube sistemi’ne geçildi. Bugün kararnamelerle yönetilen ‘tek adam ucube sistemi’ne geldik.

Ülke son yıllarda “İki adım ileri bir adım geri” dönemi yaşıyor. Anayasa Mahkemesinin verdiği karara göre, ülke laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu kesinleşen AKP tarafından yönetilmektedir. Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk’un deyimi ile 16 Nisan Refarandumu geçersizdir. “Anayasa yok hükmündedir”

27 Mayıs ile Anayasa ve Özgürlük Bayramı yaptığımız günlerden “Yok hükmünde bir anayasa” ile yönetildiğimiz günlere geldik. Ne var ki tarihin diyalektiği bu gidişin asla sürdürülebilir olamayacağını söylüyor.

Bitti