12 Eylül darbesinin asıl amacı budur...
Neo-liberalizm olarak bilinen ticarileştirme, serbestleşme, özelleştirme ve her şeyi metalaştırma politikasıdır 24 Ocak Kararları.
Türkiye ekonomisi için bir milat olmuştur. Liberal ekonomiye geçiş ve Küresel ekonomiye entegrasyon için bir kırılma noktasıdır.
Mimarı Turgut Özal'dır. Siyasi irade Demirel hükümetidir. Arkadaki derin irade ise küresel güçlerin fînans kurumları olan İMF ve Dünya Bankası'dır. Türkiye içinde ise bu kurumların Türkiye'deki temsilcisi olan TÜSİAD'dır.
Bu kararlara, yurtsever güçler itiraz ederken büyük sermaye özellikle evet demiştir.
***
Amaç:
-Türkiye ekonomisinin uluslararası piyasalara entegrasyonudur.
-Özelleştirmelerin önünün açılmasıdır.
-Kâr transferlerinde kolaylıktır.
-Ekonominin dışa açılmasıdır.
-İşçi ücretlerinin düşürülmesidir.
-Tarımın baskılanmasıdır.
-KİT'lerin tasfiyesidir.
-Ve de özellikle ülke kaynaklarının yabancı sermayeye açılmasıdır.
Yani özet olarak, "devletçi ekonominin" tasfiye edilmesi ülke ekonomisinin küresel sermayeye entegrasyondur. Daha kaba bir tabirle küresel sermayeye teslim edilmesidir.
***
Nitekim öyle de olmuştur.
-Milli kaynaklar satılmıştır.
-Sıcak para dolaşım alanları (banka, sigorta, borsa) yabancı sermayenin kontrolüne girmiştir.
-Tarım ürünleri, tohumuna kadar yabancı kontrolüne girmiştir.
Özet olarak ülke ekonomisi küresel sermayeye teslim edilmiştir, ülkede kontrolsüz bir kapitalizme kapı açılmıştır.
Ve ülke bir tüketim toplumuna dönüştürülmüştür.
***
Elbette o gün 24 Ocak kararlarını hayata geçirmek kolay değildi.
İşçi sınıfının kontrol altına alınması; toplumsal muhalefetin, yurtsever tepkilerin söndürülmesi ya da sindirilmesi, toplumun itiraz etmeyecek kadar susturulması gerekiyordu.
12 Eylül 1980 darbesinin asıl amacı işte bu idi. Yani ülke ekonomisinin Batılı küresel sermayeye teslim edilmesi, piyasa ekonomisine geçerek gerekli entegrasyonun sağlanması için "dikensiz bir gül bahçesinin yaratılması” idi.
12 Eylül darbesinin görünen amacı "Ülkede sürüp giden terörü önlemek, akan kanı durdurmak" olarak gösterilmişti. Oysaki asıl amaç, bu "Dikensiz gül bahçesi"ni yaratmaktı.
***
Ve de öyle olmuştu:
Darağaçları kurulmuştu. "Bir sağdan bir soldan" diyerek idamlar yapılmıştı. Direnecek sınıf ve kesimler susturulmuştu. Ülke açık ve kapalı bir cezaevine dönüştürülmüştü.
Yani ülke, postal baskısıyla "Dikensiz gül bahçesi"ne çevrilmişti; 12 Eylül 1980 darbesi ile 24 Ocak 1980 kararlarına askeri elbise giydirilmişti. 12 Eylül bu kararların siyasal tescili, vatanı kurtardığını sanan generaller de bu programın "Noter"i olmuştu.
Elbette normal "demokratik koşullarda" bu programın uygulanma imkânı olamayacağından "Askeri darbe" gerekmişti. 12 Eylül sonrasının siyasal ortamı, liderler ve siyasal partiler de buna göre dizayn edilmişti.
***
Diyebiliriz ki, bugünkü Türkiye'nin siyasal, sosyal ve ekonomik yapısının temelleri o gün "24 Ocak Kararları" ve bu kararların uygulanma sürecinde atılmıştır.
O günün koşullarına göre hazırlanmış ve 35 yıldır uygulanan bir darbe anayasasını değiştirecek cesareti bulamayan siyasal iradenin temeli o gün atılmıştır.
Ve o gün, 24 Ocak kararlarıyla kurucu damarlarından uzaklaştırılmış Türkiye'yi, küresel sermayeye bir ölçüde entegre eden küresel güç, bugün Türkiye'yi ve daha da genel olarak tüm bölgeyi yeniden dizayn etmektedir.
Artık bu fotoğraf görülmeli ve yurtsever bir duruş buna göre şekillenmelidir.