Elbette tüm seçimlerde başarısız olan bir liderin görevi kendiliğinden bırakması gerekir idi. Ama olmadı. Çünkü bizde böyle bir siyasi ahlak henüz gelişmedi.

Ancak, kişiyle ölçülemeyecek kadar derin olan bu başarısızlıkların ciddi ciddi sorgulanması gerekirken bu kavga erken başlatılmıştır.

Çünkü:

-95 yıllık devlet yapısı yeniden ve geri dönüşü olmayan bir şekilde inşa edilirken...

-Başkanlık Sistemi nedeniyle olağanüstü yetkilerle donatılmış Başkana karşı, mecliste güçlü bir muhalefete ihtiyaç varken...

-Ve de bu muhalefetin motor gücü siyasal olarak da sayısal olarak da CHP iken...

CHP'deki rengi belli olmayan ve de yerel seçimler öncesi başlatılan bu iç kavga neden?

Oysaki İslamcı bir iktidara karşı İslamcı bir muhalefet değil, sağcı bir iktidara karşı sağcı muhalefet değil, güçlü bir sosyal demokrat muhalefete ihtiyaç vardır bu ülkede.

***

Görünen odur ki, ülkenin büyük bir kesiminde CHP, halk desteğini önemli ölçüde yitirmiştir. Bu durumu sormak ve de sorgulamak gerekir.

-Mademki sosyal demokrasiyi savunuyor, mademki sol bir kimlik vurguluyor; neden gerekli desteği alamıyor? Sormak, sorgulamak gerekir.

-Yani neden Doğu’da, neden Karadeniz'de, neden Orta Anadolu'da, neden muhafazakâr kentlerde kaybeder oluyor? Sormak, sorgulamak gerekir.

-Neden kentlerin varoşlarında yoktur? Neden sadece laik kesimlerden destek almaktadır? Sormak, sorgulamak gerekir.

-Neden Alevi'den destek alıyor da, neden Sünni'den yeterli destek alamıyor? Emekten yana görünüp de neden işçi sınıfından yeterli destek alamıyor? Sormak, sorgulamak gerekir.

***

Şimdi bir başka açıdan daha değerlendirelim.

-CHP, bu ülkenin kurucu partisidir.

-İlkeleri, kurucu değerlerin felsefesinden oluşmuştur.

-Dolgusu, "Kurtuluş Savaşının yurtsever yapısıdır.

-Cumhuriyetin kuruluşunda siyasal aktördür.

-Ve de toplumu, yukarıdan aşağıya devlet adına inşa eden partidir. Galiba başarısızlığın asıl belirleyici nedenlerinden biri, işte bu son maddedir diyebiliriz.

Çünkü:

Kurucu özelliğinden ötürü siyasetini de tepeden tabana doğru örgütlemiştir. Bunun için devletçi refleks kullanılmış, ama geleneksel doku karşısında kitle bağları zayıflamıştır.

-Aşırı devletçi görüntüsünün sorgulanması ise Atatürkçülüğe ihanet sanılmıştır.

İşte bu nedenle 1950'den bu yana başarısızlığın önemli nedeni bu olsa gerek diyebiliriz.

***

Ama şu da bir gerçektir ki, özellikle AKP'nin ve Erdoğan'ın halk desteği yeteri kadar analiz edilmemiştir. Bu nedenle büyük siyasal hatalar yapılmıştır.

Nitekim 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, "Adnan Menderes ve arkadaşları olmasaydı, Türkiye hiçbir zaman mutlakıyetten, diktatöryadan ve totaliter rejimlerden kurtulamazdı" diyerek, özellikle Atatürk dönemine gönderme yapan Ekmeleddin İhsanoğlu, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmişti.

-İtiraz edenlere ise demokrasi kültürüyle hiç bağdaşmayan bir ifadeyle Kılıçdaroğlu'nun ağzından "Tıpış tıpış gideceksiniz, Ekmeleddin'e oy vereceksiniz" denilmişti.

-24 Haziran Cumhurbaşkanı seçimi için ise Abdullah Gül peşinde koşulmuştu.

***

Oysaki Sosyal demokrat bir kimliğin;

-Muhafazakârdan oy almak için imam olmasına gerek yoktur.

-Türk'ten oy almak için "Türk Milliyetçisi", Kürt'ten oy almak için "Kürt Milliyetçisi" gibi görünmesine gerek yoktur.

-Sünni'den oy almak için Sünni yandaşlığı, Alevi'den oy almak için Alevi yandaşlığı gibi görünmesine gerek yoktur.

Ve bu tür yandaşlıkların genelde tüm siyasetin, özelde sosyal demokrasinin siyaset terminolojisinde yeri yoktur ve de olmamalıdır.

Özellikle de bilinmelidir ki, etnik ve inanç kimliklerinden siyaseten yararlanmak, sosyal demokrasinin ve genelde solun dilinde ve kimyasında hiç yoktur.

***

Sağ partiler ise 1946'dan bu yana:

-Tabanın sesi gibi davranmış, siyaseti tabandan tepeye doğru örgütler görünmüştür.

-Özellikle inanç eksenli geleneksel dokuyu kullanarak kitle bağlarını güçlendirmiştir.

-Ve de tabandan yükselen öfkeyi, hoşnutsuzluğu, sokaktan gelen sesi siyasal inşa için kullanmıştır.

Nitekim Deniz Baykal bu olguları, "Siyasal Katılıma Bir Davranış İncelemesi" adlı kitabında, "CHP'nin siyaset anlayışı 'seçkinci', sağ kitle partilerininki ise 'halkçı' niteliktedir" diye tanımlamıştı.

Kılıçdaroğlu ise "Propaganda konusunda beceriksiziz. Yeteri kadar yapamıyoruz" diye tanımlamıştı.

Yani diyoruz ki, bugün CHP'nin yapacağı, bir iç hesaplaşmadan daha çok başarısızlığın nedenlerini masaya yatırmak olmalı idi.

Çünkü başarısızlık kişilerde değil, partinin kimyasında, örgütsel ve toplumsal dokusunda aranmalı idi.